Yargılama harçları, yeni yıldan sonra enflasyona uygun olarak yüklüce arttırıldı. Yargılama harçları hukuk sisteminin en önemli unsurlarından biridir. Harçlar dava açmak veya yargılanmak gibi temel vatandaşlık haklarımızın kullanımı için gerekli olsa da, yüksek miktarlarda belirlenmesi halinde vatandaşların hak arama özgürlüğünü engelleyebildiği de olur. Özellikle dönemsel olarak enflasyonun yüksek seyrettiği içinde bulunduğumuz dönemler gibi dönemlerde, yargılama harçlarının da yükseltilmesi nedeniyle vatandaşlar hak arama özgürlüğünün kendiliğinden kısıtlanmış olduğu bir duruma düşerler.
Hukukun temel prensiplerinden biri olan “hak arama özgürlüğü”, anayasa tarafından da güvence altına alınmıştır. Ancak, dava harçlarının yüksekliği nedeniyle birçok kişi, hukuk yoluyla adalet arayışından vazgeçebilmekte veya haklarını arayamamaktadırlar. Özellikle maddi güç dengesinde, aşağıda kalanlar, maddi bakımdan güçlü olan karşısında yargılama giderlerinin yüksekliği nedeniyle, hak arama hakkından feragat etmek zorunda kalabiliyor. Buna ilişkin o kadar çok emsal var ki, iş akdi haksız şekilde feshedilmiş bir çalışanın dava yolu ile hakkını arayabilmek için davanın en başında yatırması gereken harç bedelini ödeyememesi çok yaşanan bir durum. Zaten çalışması karşılığı para kazanan birisinin, iş akdinin sonlanması nedeniyle maddi bir gücünün olmadığını tahmin etmek zor değil, ancak en azından çalışma alacaklarına ulaşmak için davasını açabilir durumda olması lazımdır. Bu pozisyondaki çoğu kişi, arabuluculuk aşamasında alacakları konusunda anlaşamaz ise, dava yolu ile devam edemiyor ve hakkını arama özgürlüğünden feragat ediyor. Bu durum ise kötü niyetli işveren için bir fırsat haline dönüşüyor.
Yüksek dava harçları sadece bireylerin değil, aynı zamanda küçük ve orta ölçekli işletmelerin de hak arama özgürlüğünü etkilemektedir. Bir işletmenin yaşadığı bir ticari haksızlık karşısında dava açma maliyetleri, bu işletmelerin ekonomik durumunu daha da zorlaştırabiliyor. Defalarca bu köşede de yazılan ve birçok hukukçunun üzerinde durduğu, yetersiz faiz oranları ile makul dereceden daha uzun süreler süren yargılama sürecini de ekleyince, bir işletmeyi iflasa dahi sürükleyecek bir durum doğabiliyor.
Bu durum, hak arama özgürlüğünün sadece maddi durumu yeterli olanların bir ayrıcalığı haline gelmesine ve adaletin sadece parayla satın alınabilecek bir kavram olmasına sebep olmaktadır. Yüksek dava harçları, hukuk sistemindeki eşitsizliğin de bir göstergesidir. Zira, daha az gelire sahip olanların, kendisinden maddi olarak çok daha güçlü olan karşı tarafıyla aynı oranda dava harcı ödemek zorunda kalmaları, adaletin kör olmaması gereken bir durumda, eşitsizliğin tanımıdır.
Sonuç olarak, dava harçlarının yüksekliği, hak arama özgürlüğünü engelleyen ve hukuk sistemine olan güveni zedeleyen bir durumdur. Bu nedenle, hukuk sisteminin daha adil ve erişilebilir olması için dava harçlarının, mevcut enflasyona rağmen, makul seviyelere indirilmesi ve hukuk yoluyla adalet arayan herkesin eşit şartlarda yargılanabilmesi sosyal devletin bir görevidir. Aksi takdirde, hukuk devleti ilkesine uygun bir toplum inşa etmek mümkün olmayacaktır.