Anadolu irfanının mimarlarından Yunus Emre ne de güzel aytmış;
Papatyalarla hoş geçin, dalı incitme gönül.
Bir küçük meyve için, dalı incitme gönül.
Başın olsa da yüksek, gözün enginde gerek.
Kibirle yürüyerek, yolu incitme gönül.
Halkla ilişkiler ve iletişim konusunda ciltler dolusu kitap yazılsa, bundan daha arı duru bir ders olamaz. Umarım politikacılarımız buradan gerekli mesajı alırlar. Onları başarıya götürecek insani hasletler bu dizelerde gizli.
Tevazu, hoşgörü ve sevgi varsa, biraz da irfan ve birikim varsa iletişim de var demektir. Ne yazık ki, torbasında azığı olmayanlar çareyi kutuplaşmada, ötekileştirmede, kavga ve iftirada bulurlar. Çünkü insanı sefilleştiren bu zehirli tarz ve tavrı ehlileştirecek bir medeniyet birikimleri yok. Hedefe ulaşmak için her yolu mübah görürler.
Kısacası, kendisi gibi düşünmeyenlere ve yaşamayanlara hayat hakkı tanımayan faşizan, yobaz siyaset ve düşünce sistemlerinin menşei hep o öykündüğümüz Batı olmuştur. Önce bizi ayrıştırırlar, sonra kamplaştırırlar ve son perdede kapıştırırlar. Anadolu ve Ortadoğu coğrafyasında, hatta kültür coğrafyamızın tamamında aynı senaryo iki yüz yıldır hep oynanıyor. Sadece figüranlar değişiyor; ben, sen, o, biz, siz, onlar…
Demem o ki, politikacılarımıza ve hassaten adaylarımıza önerim şudur; yeter artık, bu tuzağa düşmeyin. Hep sevgi dili kullanın, sevgide kalın. Ülkemiz ve Bodrum’umuz için hayırlı şeyler söyleyin, hakaret ve iftiralarınızı değil, projelerinizi yarıştırın. Rakibinize kanıtı veya belgesi olmayan hiçbir suçlamada bulunmayın. Velhasıl birbirinize çamur atmayın. Çünkü attığınız çamurlar sadece size değil, biz seçmenlere de sıçrıyor, zihinlerimizi kirletiyor, kalbimizi daraltıyor. Lütfen bir oy uğruna bu kötülüğü bize yapmayın.
Şu tarihi gerçek unutulmasın ki; stratejisini insani, yerel ve milli değerler üzerine kurmayan, ilhamını kendi kültür deryamızdan almayan, sevgi ve hoşgörüye prim vermeyen politikacılar eninde sonunda kaybetmeye mahkumdur. Zira küresel emperyal bir proje olarak dayatılan ve insanlığa kan kusturan vahşet dönemi kapanmak üzere. Bu gerçeği öngörerek yol haritamızı yeniden şekillendirmeliyiz, insanımızı olduğu haliyle kucaklamalıyız. Politikacılarımızın artık yeni vizyoner siyaset tarzına ayak uydurmaları yadsınamaz bir zorunluluktur. Bodrum ölçeğinde de bu gerçek değişmeyecektir. Yani yeni siyaset paradigmasını kavrayanlar kazanacaktır.
Hele sevgi ve toleransın beşiği olan, ulusal ve evrensel tüm kültürlerin buluşma ve kesişme noktası Bodrum’da ideolojik yobazlık, radikalizm, tutuculuk ve ötekileştirici siyaset tarzı eninde sonunda halkın vicdanında mahkum olacaktır. Bu böyle biline. Onun için yol yakınken tüm adaylara YUNUS gibi olmalarını ve sevgi diliyle konuşmalarını öneriyorum.
Bodrum’da 31 Mart 2024 yerel seçim sonuçlarını dedikodu, iftira ve entrika değil, adayların üslubu ve gerçekçi, kaynağı olan projeleri belirleyecektir. Bu arada adaylarımızın donanımı, liderliği, ehliyet ve liyakatı da etkili olacak elbette. Partilerimiz çıtayı öyle yüksek tutmalılar ki, her önüne gelen akşam yatıp sabah ben adayım dememeli. Burada en büyük görev, hiçbir partide gerçek-demokratik bir ön seçim olmayacağına göre, karar vericilerin çok seçici olmaları ve asgari kriterlerden ödün vermemeleri gerekir.
Her şeyden önce onun-bunun adamı veya parasal gücü asla kriter olmamalıdır, bekleyip göreceğiz. Şimdilik bu kadar yeter. Ön elemeden bileğinin hakkıyla geçen adaylarımızın aşağıdaki sorulara verecekleri cevapları merak ediyorum. Sizler de merak ediyorsanız, seçim süreci boyunca bu soruları adaylarımıza her fırsatta lütfen sorunuz.
1- Bugüne kadar sosyal, siyasal ve ekonomik konularda Bodrum’a hangi katkılarda bulundunuz? Hangi yenilikçi bir girişime öncülük ettiniz?
2- İnsan ilişkileri, hakkaniyet konularında kendinize güveniyor musunuz? Üstencil bir tavırla insanları tepeden bakma gibi sınıfsal bir rahatsızlığınız var mı? Veya içimizden biri misiniz?
3- Yönetişime (Birlikte yönetme), istişareye ve ortak akla değer verecek kültürel ve sosyal yeterliliğe sahip misiniz?
4- Siyasi ve dini tercihler, etnik köken, yaşam tarzı, kültürel çeşitlilik ve farklılıkların tamamına hoşgörüyle ve eşit mesafede durup bütünleştirici bir hassasiyetiniz var mı?
5- Başta alt yapı olmak üzere Bodrum’un kangrenleşmiş sorunlarının üstesinden gelecek, kaynak yaratacak stratejik ve vizyoner derinliğiniz var mı?
6- Liderlik, organizasyon ve takım ruhu oluşturma konusunda kendinizi yeterli görüyor musunuz?
7- Sosyal belediyecilik bağlamında “öteki Bodrum”u görebilecek, fakirin fukaranın gönlünü fethedecek ruh olgunluğuna ve vicdana sahip misiniz?
8- A partili, B partili değil, öncelikle BODRUM PARTİLİ olacak özgüveniniz var mıdır?
9- Özel yaşamınız topluma örnek teşkil edecek düzeyde midir?
10- Bodrum Belediyesinin borçlarını, bütçesini, gelir-giderlerini de dikkate alarak sunmayı düşündüğünüz ayağı yere basan projeleriniz nelerdir?
İbni Haldun’un şu muhteşem sözüyle bitirelim;
“Şehirlerin bile bir ruhu vardır. Bir şehirde yaşayan insanlar zamanla yaşadığı şehrin ruhuyla karakteristik açıdan özdeşleşirler.”
Hoşça kalın, ruhsuz kalmayın.