Bodrum başkan adaylarımızın seçim çalışmaları hızla devam ediyor. Her aday elinden geldiğince seçmene ulaşmak ve projelerini anlatmak için adeta çırpınıyor.
Anketlere göre yarış sayın Tosun ile sayın Mandalinci arasında başa baş geçeceğe benziyor. Görünen o ki; son bir haftayı kim daha verimli geçirirse, kim projeleriyle daha çok kişiyi ikna ederse ibre ona doğru kayacak.
Allah hepsine kolaylık versin. Her şeyden önce aday olmak büyük cesaret, altyapı ve donanım ister. O cesareti kendinde buldukları ve risk aldıkları için Bodrum adaylarının hepsini kutlamak gerekir.
Siyaset zor zanattır. Şayet kirli ve ahlaksız işlere girmiyorsan, harama el uzatmıyorsan, işin zor ama yarın alnın ak bir şekilde sokakta dolaşabilmek için buna mecbursun. Zor olduğu kadar tüm risklere rağmen kutsal bir görev. Çünkü kültürümüzde “halka hizmet, Hak’ka (Allah’a) hizmet” olarak kabul edilir.
Ne mutlu o zorlukları aşıp tuzaklara düşmeden, onun bunun maşası olmadan, karakterini bozmadan bu görevi yapabilenlere.
Buraya kadar işin en zor bölümü. Çünkü bu meziyetler yoksa yeteneklerin ve kariyerin hiçbir anlamı yok. Ancak bunlar, bırakın başkan adayını, her bireyin sahip olması gereken asgari insan olma vasıfları. Kısacası bunlar meziyet değil aslında mecburiyetlerimiz. Lakin adam kıtlığında (kahtı-rical) meziyet sayılıyor.
İkinci aşamada dikkat etmemiz gereken diğer kriter vizyon. Ayağa düşmüş bir kavram ama belirtmek ve uyarmak zorundayım ki bir adayda vizyon yoksa ondan hiçbir cacık olmaz. Önünü görecek; önümüzdeki beş yılda 30 yıldır biriken ve kangrenleşmiş sorunların nasıl, hangi öncelikle çözeceğinin iş planı şimdiden elinde hazır olmalı.
Geleceği görecek; Bodrum’un 30 yıllık yol haritasını çıkaracak, her önüne gelenin değiştiremeyeceği stratejik planları hazırlamış olacak.
Uzağa görecek; 100 yıl sonra Bodrum’u nerede ve nasıl görmek istediğimizin hayalini kuracak ve bunun alt yapısını, planlarını teknik, kültürel ve ekonomik olarak hazırlayacak.
Yani kısacası, vizyonu 100 yıl sonrasını görebilen bir gözlük olarak kabul etmek gerekir. Yetmez, çünkü bu mükemmel gözlüğü kullanmak için beyin ve kalp iletişimi güçlü olan göze ihtiyaç var.
Yine yetmez. Tüm bu kazanım ve yeteneklerden sonra başkanda; KARAR VERME ve RİSK ALMA yeteneği ve tecrübesi yoksa bu gemi yine yürümez.
Son olarak LİDERLİK ve YÖNETİŞİM. Yani kenti tüm bileşenleriyle birlikte yönetme sanatının çağdaş dünyada karşılığı; LİDERLİK.
Velhasıl akşam yatıp sabah kalkınca ben başkan olacağım demekle başkan olunmaz. Olunur da öyle olunur işte. Hele kendi kararı ve iradesi dışında başkan olmaya kalkışırsa çok riskli bir sürece kapı aralamış olur.
Sağduyulu, aklıselim sahibi ve Bodrum’u seven hiçbir politikacının bu tuzağa düşmemesi gerekir. Çünkü bu tür emrivaki siyasi kararlarda veya atamalarda en büyük zararı Bodrum ve Bodrumlu görüyor.
Onun için diyorum ya, siyaset zor zanaat. Kendinizi, işinizi, gücünüzü, çoluğunuzu, çocuğunuzu ihmal edeceksiniz, birçok yaşam konforunuzdan vazgeçeceksiniz. Koşulsuz, mazeretsiz beş yıl boyunca gece gündüz koşturacaksınız belki de sağlığınızdan olacaksınız. Hem de tüm bunları kişiliğinizi ve ahlakınızı bozmadan yapacaksınız ve önceliğiniz daima Bodrum olacak. Hiçbir tehdide, şantaja boyun eğmeyeceksiniz. Yani hiçbir güç sizi satın alamayacak. Gerçekten büyük bir sınav.
Allah, hem adaylarımıza hem de kazanacak olan başkanımıza sabır ve kolaylıklar versin. O ateşten gömleği giymek kolay değil.
Umarım 31 Mart’a kadar bu kriterler ışığında gönül rahatlığı ile oy verebileceğiniz adayınızı bulursunuz. Bulursanız bana da haber verin.
İş bilenin, kılıç kuşananın olsun, o kadar.
Hoşça kalın, dostça kalın