Seçim maratonunda sona doğru yaklaşılırken tüm Türkiye’de heyecan ve stres artıyor. Her seçim döneminde benzer gerilimler olur ancak bu sefer genel tansiyonu biraz daha yüksek görüyorum. Tabii bunda seçim stratejilerinin, liderlerin kullandıkları argümanların, ittifakların ve seçmen beklentilerinin çok etkisi var.
Özellikle 14 Mayıs seçimlerini, dünyada görülmemiş bir şekilde, Batı Avrupa ve ABD, yani BATI orijinli etkileme çabalarının seçmen tarafından Türkiye’nin bağımsızlığına “dış müdahale” olarak algılanması belki de seçim sonucunu en çok belirleyecek etkenlerden biri olacak.
BOT hesaplardan yayılan ispatlanması mümkün olmayan asılsız tahkir ve tahrik edici paylaşımlar, liderlerin ve adayların söylemlerindeki kırıcı, sert ifadeler ve felaket senaryoları, ister istemez ortamı geriyor, germekten de öte zehirliyor.
Halbuki tüm bunlara ne gerek var? Şayet demokrasiye ve onun meyvesi olan seçim sonuçlarına inancımız ve saygımız varsa 14 Mayıs gece yarısından itibaren Türkiye’nin tercihi şekillenecek. Burada, şunu da belirteyim ki; herkes müsterih olsun. Türkiye’de sandık sonuçları manuel olarak orijinal nüsha partilerin sandık görevlilerine ilk etapta teslim edildiğinden dolayı o ıslak imzalı sonucu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. Çünkü bu ıslak imzalı sonuçlar anında partilerin genel merkezlerine ulaşıyor. Buradan toplumu germeye çalışmanın ve sandık güvenliğine gölge düşürmenin kimseye faydası olmaz. Sandık sonucuna ve seçmen iradesine Millet ittifakı da Cumhur ittifakı da saygı duymalıdır.
Yukarıda kullandığım “zehirlenme” tabirine geri dönecek olursak; bulunduğumuz ortama zehirli gaz püskürtseler etkilenmemek için hemen orayı terk ederiz değil mi? Evet, işte tam bunun gibi politikacıların keskin dilini, çirkin yakıştırmalarını ve takipçilerinin yıpratıcı taktiklerini gören, ülkeye faydası olacağına yüzde yüz inandığım birçok insan ya siyasete yanaşmak istemiyor ya da siyasetten kopuyor.
Böylece, anketlerde güvenilirlik sıralamasında, siyaset kurumu neredeyse son sıralarda. Sonuçta binlerce vatan evladı genç yaşta ülkesine hizmet etme sevdasından koparılıyor. İşte bu doğaçlama dışlanmanın sonucu siyasette bir türlü istediğimiz kaliteyi ve kıvamı tutturamıyoruz. Bu sadece bugünün hastalığı değil, yıllardır böyle gelmiş, böyle gidiyor.
Hala anlamış değilim, beyniniz, yüreğiniz ve enerjiniz yetiyorsa, projelerinizi anlatırsınız, yelpazenin neresinde durduğunuzu net olarak belli edersiniz, iddialarınızı kanıtlarsınız, böylece halk size ihtiyaç duyarsa, güvenirse ve rakiplerinize nazaran ülkeyi daha iyi yöneteceğinize inanırsa seçimlerde muhalete “gel buraya, al mührü” der veya mevcut iktidara “devam et” der.
İş bu kadar kolay ve basit. İnsanları kutuplaştırmanın ve siyasetin kalitesini düşürmenin kime ne faydası var anlamıyorum.
Artık olan oldu, şunun şurasında seçime üç gün kaldı. Seçimi kim kazansın derseniz; iyi olan, geleceği okuyabilen, projesi olan ve hakeden kazansın. Türkiye kazansın. Ebed-müddet devletimiz kazansın. Yeter ki yeni nesil işgal güçlerinin ağzı sulanmasın. Milletimizin geleceği ve güvenliği ile huzuruyla oynanmasın. Allah haramzadelere fırsat vermesin. Allah ehliyet ve liyakat yoksunlarından devleti korusun.
Kısaca, hayırlısı neyse o olsun. Bu köşede A kazansın B kazansın demek bize yakışmaz. Herkesin aklı var, fikri var. Yönlendirmek ve dayatmak kişiye saygısızlıktır, hiçe saymaktır, hatta siyaseten onu köleleştirmektir. Üstelik Atatürk’ün dediği gibi ”Fikirlerin çatışmasından hakikat doğar.” Kendinden ve durduğu yerden emin olan, halkına güvenen siyasetçi farklı fikirlerden korkmaz ve hırçınlaşmaz.
O nedenle politikacılara tavsiyem şudur; dedikoduları, algı operasyonlarını ve birbirinize çamur atmayı bırakın, LÜTFEN PROJELERİNİZİ VE ÜLKEYİ NASIL YÖNETECEĞİNİZİ ANLATIN, gerisini seçmene bırakın, sakın ola milletin üzerine fazla gitmeyin, parmak sallamayın, değerleriyle oynamayın, yoksa ters teper. Bu milletin böyle bir özelliği de vardır. Kurt politikacılar bunu çok iyi bilir.
En önemli tavsiyem; sandıkta kim kazanırsa kazansın, lütfen sonuca saygılı olalım, beni seçmedi diye millete hakaretler yağdırmayalım, ortalığı karıştırmayalım. Türkiye, dünyanın en güvenilir seçim sistemine sahiptir. Devletimize güvenelim. Çünkü bu devlet her zaman hepimize ilelebet lazım olacak, onu yıpratmayalım.
Lütfen, kırıcı olmayalım, yarın yüz yüze bakacağız. Ortak paydalarımız o kadar çok ki, bunları siyaset uğruna harcamayalım.
15 Mayıs’ta seçim bitmiş olacak. Seçilen vekillerimizle birlikte Bodrum için yapabileceklerimizi şimdiden düşünmeye başlayalım.
Hoşça kalın,
Seçimsiz kalmayın…