Rodoslu, Osmanlının son türbedarı Şaban Amca vesilesiyle kaleme aldığım bu üçüncü yazım. Batı’nın ve ABD’nin şamar oğlanı, şımarık çocuğu Yunanistan bir türlü uslu durmuyor. Mora ve adalardaki Türk nüfusunu kırmışsın. 400 yıllık Osmanlı eserlerini; camileri, türbeleri, medreseleri, güzelim kitabeli çeşmeleri, Osmanlı mimarisinin eşsiz örneği konakları yıkmışsın sonra da bara, meyhaneye hatta geneleve dönüştürmüşsün. Son olarak da Rodos’taki Murat Paşa Camiini Müzik Fakültesi’ne çevirmişsin.
Yetmemiş olmalı ki; bu kadar kabarık suç dosyasını örtbas etmek için geçen ay İstanköy Adasına, hem de yüzü Bodrum’a bakan sözde soykırım anıtı dikti. Bu ne cüret! Bu ne yüzsüzlük!
Soykırımı yapan sizsiniz, 400 yıllık bir medeniyeti yok eden sizsiniz. Sonra kalkıp yavuz hırsız misali soykırıma uğradık diye sözde anıt dikiyorsunuz.
Bu tür düzenbazlıklara, yalana ve iftiraya Türk düşmanlığına Yunanistan hep başvuruyor. Ancak onun-bunun maşalığını yaparak Türkiye’nin egemenlik haklarına göz dikmek, onun için pek iyi sonuç doğurmaz. Velev ki arkasında kim olursa olsun. Çünkü Türkiye artık eski Türkiye değil. Bunu böyle bilseler iyidir. Ancak üzüntüm o ki, “soykırım anıtı” kepazeliğine Türkiye’den ve Bodrum’dan birkaç cılız itiraf dışında ciddi bir tepki gelmedi. Bu yazı dizisinden sonra bakalım gündeme getiren olacak mı?
Devletimiz bu konuda acilen mütekabiliyet dahil her türlü hukuki ve uluslararası anlaşmalardan doğan haklarını kullanmalı ve o anıt oradan kaldırılmalıdır.
Birinci olarak Dışişleri ve yargı makamlarımız, Mora’da katledilen 50.000’den fazla Müslüman Türk’ün tazminat dahil her türlü hesabını sormalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve her türlü ulusal ve uluslararası platformlara Yunanistan’ın katliamları gündeme getirilmeli ve bu cinayetlerin hesabı sorulmalıdır ki; tek suçları Müslüman ve Türk olmak olan savunmasız masum insanların kanı yerde, ahı gökte kalmasın.
Ancak tüm bu girişimlerden önce yapılması gereken şey; Dışişleri, Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıklarının da içinde bulunacağı akademisyenler ve tarihçilerden oluşan bir komisyon, Türk Tarih Kurumu moderatörlüğünde bir çalıştay yapılmalı ve bu çalıştaya yabancı tarihçiler de davet edilmelidir. Buradan çıkacak bilimsel raporlar Türkiye’nin elini güçlendirecektir.
Yetmedi! Bu Yunan’ın dosyası o kadar kabarık ki, alın size üçüncü suç duyurusu gerekçesi daha;
Türklerden “köpekler” diye bahseden Yunan Milli Marşı baştan sona insanlık suçuyla dolu. İnsanlığı, toplumları savaşa kin ve nefretle teşvik, bir milletin fertlerini aşağılamak, yalan beyan ve iftira suçlarından Türk Milleti ve Türk Devleti ayrı ayrı Yunan Devletine dava açmalıdır. Bilinsin ki sesimizi çıkarmadıkça üstümüze daha da gelecekler, haklı ve masum iken haksız ve suçlu duruma düşeceğiz. Tripoliçe katliamından esinlenerek yazılan 200 yıldan bu yana okutulup ezberletilen Yunan Milli Marşı’ndaki şu sözlere karşı Türkiye şimdiye kadar niçin tepki vermedi anlamış değilim.
İşte insanlık suçu, yalan ve iftira dolu o marştan bazı satırlar;
“Derin okyanus işte böyle uğuldasın isterdim
Ve dalgasında boğulsun her Türk tohumu
…
Köpekler azalıyorlardı…
Ve ‘Allah’ diye bağırıyorlardı, Allah!
Fakat Hristiyanların dudakları daha doğruydu
ATEŞ..! diye bağırıyorlardı… ATEŞ!
Ve köpekler Allah diye bağırarak azalıyordu…
(Yunanlılar) Onlar aslanlar gibi vuruşuyorlardı
Ve pislikler ölüyorlardı Allah diye böğürerek…
Pis kanları nehir olmuş, ovada akmakta
Masum otlar su yerine kan içmekte…
…
Çimlerin üzerinde uzanıyor ve her yerde ölüyorlardı.
Sefil ve umutsuzca, bu terk edilmiş sefil artıkları. “
İşte Batılı ve AB üyesi bir ülke, çocuklarını bu marşla büyütüyor. Milli Marşlarında “ daha fazla Türk kanı! Daha fazla Türk kanı!” yazan bu insanlarla nasıl komşu olunur, nasıl barış masasına oturulur? Hatta bunların imza attığı anlaşmalara nasıl güvenebiliriz?
Dünyada bu kadar çirkin, bu kadar aşağılayıcı, bu kadar kin ve nefret kusan bir marş daha olamaz.
Geçmişte bizden birisi de kalkmış, “ Sıla derdine düşünce anlarsın Yunanlıyla kardeş olduğunu” diye şiir yazmış. Bu zavallı ya tarihi bilmiyordu ya da aklını peynir ekmekle yemiş. Diyecek başka söz bulamıyorum.
Hoşça kalın.