Başkan adayları eteklerindeki taşı dökmeye başladı ama yetkiyi kime vereceği konusunda seçmenin endişeleri devam ediyor. Kafalar bir hayli karışık. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal misali.
Yerel kaderciliğe dönüşmüş bir alışkanlık var Bodrum’da. Belediye hizmetlerinden o kadar çok şikayet var ki anlatamam. Su ve trafik bunlardan sadece ikisi. Tercihleri değiştirmek, işi bilene vermek, ehliyet ve liyakata bakmak gerekir. Lakin korku imparatorluğunun kaçınılmaz sonucu olsa gerek, “öğrenilmiş çaresizlik sendromu” peşimizi bırakmıyor.
Babamın oğlu olsa gözünün yaşına bakmam. Vefa, saygı, sevgi bir noktaya kadar. Söz konusu olan Bodrum’un geleceği ise doğru karar vermek zorunda olduğumuzu bilmeliyiz. Niye? Çünkü yanlış bir yetkilendirmede bedeli yine Bodrumlu vatandaş, turizmciler ve iş dünyası ödeyecek.
Seçmen iki arada bir derede kalmış durumda. Bir yanda ilişkilerden doğan örtülü veya açık baskılar, diğer yanda acı gerçekler. Bu yaz su sorunu ikiye katlanacak. Bunu bir kenara not edelim. Çünkü hayatımızın vazgeçilmezi su. Susuz yaşam çileden başka bir şey değil. Bunu geçen yaz yaşadık.
Bodrumlu siyasi tercihini bir seferliğine de olsa değiştirmek istiyor. 30 yıldır aynı masalları dinlemekten bıktı. Çevre baskısı ve hurafeye dönüşmüş asılsız iddialar onu tedirgin ediyor ama yaz boyunca susuz kalmayı da göze alamıyor. MUSKİ’den gelen “DSİ” ile başlayan su kesinti mesajları herkesin kabusu oldu. Seçmen bunu da biliyor. Ne olacaksa olsun, bu sefer işi ehline vereyim diyor ama mahalle baskısı karabasan gibi çökmüş.
Sadece su mu? Bizi canımızdan bezdiren trafik çilesine ne demeli? Bodrum gibi ufacık bir Yarımada’da işe gidip gelmek için neredeyse iki saatimiz yolda geçiyor. Hadi bizden geçtik diyelim. Turistin, tatilcinin suçu günahı ne? Bu çileyi yaşayan bir daha Bodrum’a tatil planı yapar mı? Asla! Diyenleri çok duyduk. Böylece adım adım su, trafik, yol derken bindiğimiz dalı kesiyoruz. Bodrum seçmeni kaynağı, stratejik planları ve projeleriyle sorunları kökten çözecek Başkanını arıyor. Bodrum’un deneme yanılmalarla kaybedecek vakti yok. Ama statiko yakamızı bırakmak istemiyor. Slogandan öte geçemeyen ideolojik bariyere rağmen seçmen bu sefer öğrenilmiş kadercilik sendromuna başkaldıracağa benziyor.
Sadece trafik mi? Ne gezer, daha neler neler. Sorunlar dağ gibi birikmiş ve Yarımada’nın her köşesi can çekişiyor kimin umurunda? Bodrumlu ihaleyle aday atayanlardan artık çözüm beklemiyor. Nihayet çözüm seçmende, çözüm sandıkta, çıkış yolu sağduyuda ve ortak akılda.
Alın size sağlığımızı tehdit eden başka bir sorun daha. Hani ileri biyolojik arıtma diyorlar ya. Ne ilerisi? Bunun adı olsa olsa “öğüt ileriye gönder” teknolojisi olabilir. Yani 100 metreden derin deşarj. Sonra da Yarımada’nın öğütülmüş b… ‘ içinde denize gir tatil yap. Oh ne ala memleket. Etik açıdan bile hiçbir yetkili bunun cevabını veremeden meydanlara çıkıp oy falan istemesin. Resmen bu bir cinayettir, seçmen aklıyla dalga geçmektir.
Geri kazanımlı, kendi enerjisini kendi üreten ve kar elde eden son teknoloji çağdaş arıtma tesisleri Bursa’da, Konya’da, Gaziantep’de ve Van’da bile var. Karbon giderimine ilaveten azot ve fosfor giderimini sağlayarak ileri biyolojik arıtma demekle bu işi çözmüş olmuyorsunuz. Türkiye’de bu kadar sıfır atık tesisler dururken Bodrum niye hala çağ dışı yöntemlere takılıp kalıyor, anlamış değilim. Ama merak etmeyin bu sorunun da ideolojik, laiklik ve Atatürkçülük açısından bir cevabını bulurlar.
Hoşça kalın, çaresiz kalmayın!