Rodos Adası’nda Osmanlı döneminden kalma 100’e yakın cami, külliye, türbe, çeşme ve diğer eserlerden geriye sadece 4-5 tane eser kaldı. Onlar da restorasyon bahanesiyle ya saf dışı bırakıldı ya da Türk-İslam mimari özellikleri yok edildi.
20 yıl önceki Rodos gezimde bu acı gerçekleri bizzat gözlemlemiş biri olarak, Rodos’taki Murat Reis Külliyesi’nin geçen haftalarda müzik fakültesine dönüştürülmesini duyunca şaşırmadım. Çünkü insanlık, kültür tarih ve medeniyet katili Yunan yönetimi bunu 100 yıldan beri hep yapıyor. Ancak Murat Reis Külliyesi’ndeki özel anılarımdan dolayı içim bir başka sızladı.
Rodos’ta ecdadımın izlerini ararken karşıma Murat Reis Külliyesi çıkmıştı. Camisi, türbeleri, mezarlığı, medrese derslikleri, bir süre müftülük olarak kullanılan idari binasıyla muhteşem bir külliye, adeta tipik Osmanlı medeniyetinin Rodos’taki imzası ile karşılaşınca içimi buruk bir coşku kaplamıştı.
Cami avlusunda karı-koca iki yaşlı oturmuşlar balık ağı tamir ediyorlardı. Balkanlardan Yemen’e uzanan Osmanlı haritasını andıran yüzündeki derin izlerle kültür coğrafyamızın yaşayan timsali gibi karşıma çıkan yaşlı adam beni görünce, eşine fısıldar gibi, bana doğru bakarak,” bu gelen Türk galiba” dedi. Ben ihtiyarın Türkçe konuştuğunu duyunca hemen selam verdim. Yerde iki büklüm bağdaş kurmuş oturan yaşlı adam, dizlerine tutunarak ayağa kalktı, doğruldu, tepeden tırnağa beni süzdü ve öyle bir “aleykümselam” dedi ki bu yanık ses Murat Reis Külliyesi’nin kubbelerinde yankılandı. O an kendimi öz vatanımda hissettim. İçimi sızlatan hüzün, bir anda tarihin derinliklerinden süzülüp gelen hoş bir mutluluğa evrildi.
Selamlaşmadan ve meraklı bakışlardan sonra bana sorduğu ilk soru;
-Türkiye nasıl? İyi misiniz? Şu türbelerin başında gece-gündüz size dua ediyorum, dedi ve elimden tuttuğu gibi beni hazirenin, türbelerin olduğu yere doğru götürdü.
Kaderin Anadolu’dan adalara serpiştirdiği Murat Reis Külliyesi’nin gönüllü türbedarı Şaban amca bana, ölünceye kadar Mescid-i Aksa’daki nöbet yerini terketmeyen son Osmanlı askeri Onbaşı Hasan’ı hatırlattı.
1522’den 1912’ye kadar 390 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalmış Rodos’taki nadide Osmanlı eserlerinden biri olan, Murat Reis Külliyesindeki mezarlığı, Şaban amcayla birlikte ziyaret ettik. Kıbrıs fatihi Murat Paşa’nın yanı sıra iki Kırım Hanının ve bir İran Şahı’nın da mezarları burada bulunuyor. Onlarca ulema, yüzlerce şehit bu mezarlıkta meftun.
Şaban amca, her biri Osmanlı-Türk estetik mezar taşı sanatının eşsiz örneklerine rastladığımız mezarlıkta özellikle kafalarından kırılmış, her biri ayrı bir sanat değeri taşıyan mezar taşlarını gösterdi. 1912’den bu yana devam eden tahribat 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda zirve yapmış. Mezar taşlarının kafalarını kırarak güya Kıbrıs Zaferi’nin intikamını almışlar. Şaban amca o dönemde Türkiye ajanı olarak suçlanıp günlerce nezarette tutulduğunu ve işkence gördüğünü de anlattı.
Adeta kedi-köpek barınağına dönüştürülmüş mezarlıkta pis kokudan Fatiha’mızı bile zor okuduk. Hemen camiye doğru yürüdük. Bir de ne göreyim, caminin kapısında kocaman bir kilit. Sordum Şaban amcaya, uzun yıllardır böyleymiş. İbadet yasak, tadilat-bakım yasak. Kısacası yıkılmaya terkedilmiş. Şaban amca kendi imkanlarıyla gücü yettiğince küllliyenin etrafını temiz tutmaya çalışıyordu.
Caminin içini görmek için pencereye yaklaştım, kırık camdan kediler içeri girmiş ve halıların üstünü pisletmişler. Artık yeter, bu kadarı da olmaz, diye öfkeyle karışık sızlanınca, Şaban amca beni teselli etti; evlat biz daha neler gördük neler, dedi. Oturduk birlikte ağlaştık, tekrar kucaklaştık ve ecdadımın sırtıma yüklediği 100 yıllık ağır bir yükle oradan ayrıldım.
Ulaştı mı bilmiyorum ama Rodos’a giden gelenlerle Şaban amcaya o koca yürekli son Osmanlı Türbedarına hep selam yolladım. Sonra da 2018 yılında vefat ettiğini duydum. Tıpkı Külliyedeki şehitlikte bir mezar taşında Osmanlıca’dan birlikte okuduğumuz “emri Hak’la tamam oldu vadesi” ifadesinde olduğu gibi Hak’ka yürümüş. Şaban amca sen rahat uyu. Rabbim cennetiyle ödüllendirsin. Sen bir evlad-ı fatihan olarak şerefli görevini son nefesine kadar yaptın. Tek tesellim şu ki; ömrünü verdiğin o koca Murat Reis Külliyesi’nin Rodos Anıtlar Kurulu kararıyla MÜZİK FAKÜLTESİ’ne dönüştürüldüğünü görmedin. Yoksa kahrından ölürdün. Bir gün Rodos’a gelirsem sana söz veriyorum, mezarının başına gelip seninle dertleşeceğim, mezarına dökülecek gözyaşlarım belki sana teselli olur.
Aziz okuyucum, şimdilik bu kadar. Hoşça kalın diyemiyorum. Çünkü içim hoş değil, kalbim hüzün dolu…