Hanidir söylerim, yıllardır yazarım; Bodrum adına hiçbir şey için geç kalınmış değildir, bir yerlerden başlamak esastır. Tamam da bunu nasıl anlatacağım, kamuoyunu nasıl ikna edeceğim derken imdadıma Abraham Twerski yetişti.
Ünlü düşünür der ki; “stresli ve sıkıntılı zamanların, büyümemizin bir belirtisi olduğunun farkına varmamız gerekiyor.”
İyi de adamcağız bu okkalı sözü insanlara dememiş mi? Aynen, doğrudur. Ama ne demiştik; kentler de bir canlı gibidir, bir canlı varlığın yaşadığı süreçleri yaşar, hatta MARKA değerini yitirmeyen şehirler daha az stresle gelişir, büyür.
Abraham Twerski’nin meşhur ıstakoz örneği vardır. Tam da Bodrum’a cuk diye oturuyor.” Istakoz sert bir kabuk içinde yaşayan narin yumuşak bir hayvandır. Bu sert kabuk genişlemiyor.
Peki ıstakoz nasıl büyüyecek? O büyüdükçe kabuk onu sıkıştırır ve ıstakoz kendini baskı altında ve rahatsız hisseder. Kendini avcı balıklardan korumak için bir kayanın altına girer, kabuğunu çıkartır ve yeni bir kabuk üretir. Zamanla yeni kabuk da yine rahatsız edici bir hal alır, tekrar kayanın altına girer, yenisini üretir. Bu döngü böylece devam eder.
Burada ıstakozun büyümesine imkan sağlayan tetikleyici; onun rahatsızlık duymasıdır. Bence stresli zamanların, ayrıca büyümenin bir işareti olan zamanlar olduğunun farkına varmamız gerekiyor. Eğer zorlukları uygun şekilde kullanırsak, zorluklar aracılığı ile büyüyebiliriz.”
Bakar mısınız, ıstakoz bile sıkışınca bir çözüm üretiyor, aşamalı ve kontrollü büyüyor. Kabuk değiştirirken bile kendini garantiye alıyor. Peki ya Bodrum? Twerski’nin bu muhteşem ıstakoz açılımı bana umut ışığı oldu. İçimizi karartmayalım. Çünkü her stres ve sıkıntı sağlıklı büyümenin işaret fişeğidir.
Tam da beyin fırtınası yapacak mevsimdeyiz ama bu işler biraz da arz-talep meselesi. Bir başka deyişle mal müşteriye satılır. Fikir de proje de alıcısı ve anlayanı varsa değerlidir, anlamlıdır.
Istakoza geri dönelim. Doğru zamanda ve doğru yerde öyle bir operasyon çekiyor ki, hayata tutunmayı beceriyor. Yoksa çatlayıp ölecek veya engelli olacak.
Şayet, Bodrum’un gelecek vizyonuna ıstakoz mantığı ile bakabilirsek, yine de bir şeyler yapabiliriz. Demem o ki henüz iş işten geçmiş değildir.
Bir elinde solunum cihazı, bir elinde idrar torbası, sırtında da kalp makinesi… İnanın, Bodrum şu anda bu durumda. Kabuğunu yenilemeyi, yeni arayışlara yelken açmayı bile düşünecek durumda değil. Ama bu gerçeklik , “eyvah, yandık, bittik” türünden felaket tellallığına kapı aralamamalı.
Bu tespitler veya acı reçetenin mesajı şudur; ey Bodrum! Artık silkinme zamanı geldi, iş işten geçmeden toparlan ortak akılı devreye sok, uyarısıdır. “ BODRUM, HEDEF 2050” vizyonuna şimdiden hazırlanmak, yol haritamızı çıkarıp stratejik plan üzerinde kafa yorma zamanı geldi artık. Bu kadar aymazlık, nemelazımcılık, madrabazlıklar Bodrum’a yakışmıyor.
Can alıcı soru şu; bu kutlu ve zorunlu yolculuğa var mıyız; yok muyuz?
Doğru kişi ve yöntemlerle, doğru zamanda yola çıkılırsa Bodrum’un enerjisi yeniden birlikte destan yazmaya ve markalaşmaya yeter. İnanıyorum ki, tüm kurumlar, sektörler, paydaşlar Bodrum için yeniden yapılanmaya sahip çıkacaktır.
Sahasında uzmanlaşmış akademisyenler ve danışmanlar moderatörlüğünde yapılması elzem olan bu çalışma, hatta bu silkiniş hareketi belki de Bodrum’un son şansı. Aksi taktirde bekleyen akıbet; kabuğunu yenileyemeyen ıstakoz misali ya çatlamak ya başkalaşmak veya hayatını bir engelli olarak devam ettirmek olacaktır.
Öncelikle tabir caizse zihinsel bir çimdikleme, ardından saha ve envanter çalışmaları ışığında SWOT ve PEST analizleri yapılabilir. Ardından kapsamlı bir arama konferansı, paneller, sempozyumlar ve yol haritası…
Öyle lafla peynir gemisi yürümüyor. 2050 yılını öngören bir anlayışı geliştirmek için hazırlayacağımız vizyon çalışmalarının ve stratejik planın sürdürülebilirliği için bu aşamalardan geçmek zorundayız.
Tekrar tekrar havanda su dövmenin bir alemi yok. Bu süslü püslü laflar bize kabak tadı vermeye başladı. Yüreğiniz yoksa, kafanız basmıyorsa hiç başlamayalım daha iyi. Bırakalım, ne hali varsa görsün Bodrum, mu diyelim?
İşte diyemiyoruz, vicdan elvermiyor. O halde “ Marka Şehir Bodrum, Vizyon 2050 “ diyelim, arkası gelir inşallah.
İnanırsak, çalışırsak pekala olacak.
Hoşça kalın.