Doğruyu söylemek gerekirse çelik – çomak oynamaktan, yapıyor-muş gibi görünmekten ve turizm adına denenmişi denemekten başka yapılan hiçbir şey yok. Tekrarlanan yanlışlıklar artık kaderimiz oldu. Avuntulu birkaç söylem, bilimsel karşılığı olmayan üç-beş süslü püslü toplantı, biraz da ideoloji soslu eylem… Bir de bakmışsınız sezon bitmiş. Peki gelecek sezon??? Haa o mu? Allah kerim, hele bir yaz gelsin. Dedim ya, Bodrum’un kaderi bu. İtiraf etmek gerekirse artık kimsenin bir şey beklediği de yok. Peki geriye ne kaldı? Düyuna kalmış sorunlar yumağı, yanında da bir çuval dert küpü. Taşı taşıyabilirsen, ey Bodrum!
Yıllar önce Yokuşbaşı’ndan inerken görmeye can attığımız, koylarını gezerken sedef rengi çakılına dokunmaya kıyamadığımız güzelim Bodrum, yani ‘’en sevgilimiz’’ bugün can çekişiyor. Kaç kişi veya kaç Bodrumlu bu acıyı ruhunun derinliklerine kadar yaşıyor? Bodrum’dan geçinen efendiler cukkalarının, ikballerinin derdine düşmüş. Bodrum elden gidiyormuş, kimin umurunda? Yüreği sızlayan kim var, bencileyin bir avuç mukaddes(!) enayi dışında?
Doğruyu söylemek gerekirse eninde sonunda bu acı gerçekle yüzleşmek zorundaydık. Kimse kusura bakmasın herkes bu yeni statüye çanak tuttu. Bu ayıp bize yeter.
Boşuna hayal kurmayalım, beyhude umutlanmayalım, kendimizi kandırmayalım. Atalarımız ne demiş; ‘’Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.’’ Demem o ki; artık şu gerçeği kabullenmek zorundayız; Bodrum’u eski, orijinal, bozulmamış kasaba haline geri döndürmenin ruhen de, fiziken de mümkünatı yok. Bunu konuşmak bile abesle iştigal. Her şeyden önce böyle bir beklentiye girmek hem beyhude zaman kaybı, hem de eşyanın tabiatına aykırı. Çünkü bozulan doğamızı, çevremizi, ufuk hattımızı, gözümüzün alabildiğince betonlaşmış alanlarımızı hangi güç bize geri verebilir? Doğru söyleyeni dokuz köyden kovsalar da gerçek bu. Son bir çaremiz kaldı; yeni ufuklara yelken açmak… Yeni Bodrum’u yeniden inşa etmek için işe paradigma değişikliği ile başlamalıyız ki kolları sıvayıp yeni nesil Bodrum için yeniden ‘’vira bismillah’’ diyebilelim. Aksi takdirde öngöremediğimiz hatalar sonucu oluşan yeni konsept Bodrum’u da bozuk para gibi harcarız, bu böyle biline.
Şu anda karşımızda bambaşka hilkat garibesi bir Bodrum var. Bir başka deyişle eski Bodrum’un içine defakto yeni bir ruh kaçtı. Başka seçeneğimiz yok, hoş geldin yeni ruh deyip yolumuza devam edeceğiz. Acı da olsa gerçek bu iken artık kaybettiklerimizle dövünmeyi bırakalım. Yeni Bodrum’u yeni vizyonuyla ve yeni konseptiyle geleceğe hazırlayalım, bu treni bari kaçırmayalım. Bodrum’u tekrar benzer hatalara sürüklememek için yeni paradigma değişikliği ve yeniden yapılanma kapsamında yeni nesil Bodrum turizmini sürdürülebilir kılmak zorundayız.
Yeni paradigmanın mihenk taşı hiç kuşkusuz ‘’DEĞERLER TURİZMİ’’ olmalıdır, şayet kaliteden ve sürdürülebilirlikten bahsedeceksek… Bodrum ile ilgili bir markalaşma hedefimiz olacaksa, içinde kültürü, tarihi, arkeolojiyi ve gelenekleri de barındıran değerler turizmiyle başlamalıyız. Aksi takdirde markalaşmayı ve 12 ay kalıcı turizmi unutun.
Bu yeni turizm yaklaşımı doğrultusunda ‘’BODRUM TÜRK TARİH TÜNELİ’’ önerimi hatırlatma zamanı geldi sanırım. Yıllar önce değinmiştim, yeniden güncellememiz lazım. Aslında aklı olan Belediye’nin bu ismin hemen patentini alması gerekir. Zira bir şehrin markalaşması böyle başlar.
Tünel hikayemizi biraz açalım. Destanlar devri, Çin Seddi, Kürşat ve Orhun Yazıtlarıyla başlayan; Malazgirt’le, İstanbul’un fethiyle Anadolu’da devam eden, Balkanlar’da mola veren engin bir tarih yolculuğumuz ve zengin bir kültür coğrafyamız var. Bunu niye turizme kazandırmayalım, niye dünyaya tanıtmayalım? Aklımızdan zorumuz mu var? Bu fırsat kaçar mı yaa! Bir türlü aklım almıyor bu aymazlığa.
Tünel mantığında, panoramik bir sunumla, efektler, tarihi dekor ve kostümler, dönemiyle uyumlu müzik ve ışık oyunlarıyla, yapay coğrafi ortamlarıyla yerli ve yabancı turistlere muhteşem bir kültür ve tarih ziyafeti çekemez miyiz? Tarih serüvenimiz Orhun Yazıtlarından başlayacak, İstiklal Harbiyle, Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’siyle son bulacak. Atatürk’ten korkan Disney Plus’a bundan daha büyük cevap olabilir mi? Sen bir Atatürk’ten korkuyordun, al sana onlarca ATATÜRK.
Ancak bu orijinal tünel projesi için, vizyon, öngörü ve girişimci ruhu lazım. Bir de geçmişinden utanmayan, ruh gıdasını tarihin derinliklerinden alan mangal yürekli yiğitlere ihtiyaç var.
Sağlıcakla kalın.
Tarih şuurundan yoksun kalmayın yeter. Gerisi gelir.