Yerel ve milli değerlerimize sahip çıkmanın, bunca deneyimden sonra kaçınılmaz olduğu gerçeğinden hareketle diyebiliriz ki; Bodrum’un zihniyet değişimi ve yeniden yapılandırılması amacına yönelik çalışmalar bir başkanın, bir partinin, bir derneğin veya bir kişinin bir dönemlik çabasıyla gerçekleşecek tekil bir olay ve anlık bir devrim olarak görülmemelidir.
Zihniyet değişimi ile birlikte başlaması gereken turizm dönüşüm programı, gelecek yüz yıla kadar uzanan, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik gerçeklerle de örtüşen bir strateji ile ancak başarıya ulaşabilir.
Bodrum’da hepimizin yaşam kalitesini olumsuz etkileyen Yarımada’nın içinde bulunduğu şartların geçici olarak iyileştirilmesi yanlışların meşrulaştırılmasından öte bir işe yaramayacaktır. Bodrum’a has toplum sosyolojisini, makro ve mikro ekonomik büyüme dengelerini gözeten bir vizyon projesi olmadan Bodrum’un sağlıklı bir geleceğe kucak açması mümkün olmayacaktır.
Geçmişin karanlık dehlizlerinde debelenmeyi bırakıp, mevcut gerçeklikten, adalet ve ahlaktan hareketle Bodrum’un yeniden ihyası için mevcut ve muhtemel sorunlara odaklı evrimci ve devrimci bir harekete acil ihtiyaç vardır. Bu; partiler üstü kucaklayıcı, ortak akılın ve ortak payda ruhunun devreye sokulmasıdır.
Gerekirse gelenekle ve geçmişle hesaplaşarak ama inkar etmeden başlatılacak bir iyileşme sürecinin mottosu; “Bodrum’un yeniden ihyası’’ olmalıdır. Bodrum’daki yılgınlığın, teslimiyetçiliğin, tükenmişliğin ve içi boş kaderciliğin bertaraf edilmesi, sindirilmiş ruhların yeniden ayağa kalkması için Bodrum’a özel, çılgın projelere ihtiyaç var. İnsanlar artık eşeğe ters binmekten bıktı. Farkındaysanız halk alt yapıdan, sudan, çöpten, ranttan, talan edilmiş Bodrum’dan bahsetmek istemiyor artık. Peki neden? Çünkü onları içselleştirmiş de ondan.
Tepemizde dolaşan kara bulutları dağıtmak için Bodrum’un yerli, orijinal ve çılgın projelere ihtiyacı var. Tabii ki stratejik plan ve koruma kullanma dengesi kapsamında… Var da duyan kim? Sen yaz, sen oku misali. Ha duvara konuşmuşum, ha Bodrum’a. Kimsenin kılı kıpırdamıyor diye boş verecek halimiz yok. Öneri ve uyarılara devam edeceğiz, ta ki birileri uyanana kadar.
Şimdi de ikinci çılgın projeyi gündeme getiriyorum. Yıllar önce yazmıştım ama tekrarda fayda var. DOĞAL TARİHİ TÜRK KÖYÜ projesi için en uygun yer, Kaz Deresi’nden 20 dakika yürüme mesafeli Dağbelen’in ilk yerleşkesi olan GİRELBELEN. Eski yerleşim yeri olduğu için evler yıkık dökük ama ana kaide yerli yerinde. Küçük bir aslına uygun restorasyon yeterli. Burasının turizme kazandırılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı mutlaka işin içinde olmalı ama en ince detaylarına kadar projeyi Bodrum Belediyesi hazırlamalı ki sahiplenmiş olsun. Hatta ilgili STK’lar da proje içinde olmalıdır. Böylece Bodrum’un ortak gücü ve sesi Bakanlığın kapısına dayandığında görün siz ilgiyi. Ağlamayan çocuğa emzik vermezler. İktidarda kim varsa derdini anlatacaksın, olgunlaştırılmış projelerinle devletin kapısına dayanacaksın arkadaş. İdeolojik reflekslerle ve demode sloganlarla Bodrum’a bir şey kazandıramazsınız nokta. Çalışacaksın, emek vereceksin, inanacaksın ve inandıracaksın. Ondan sonra bak başarı nasıl geliyor.
Yine bu projenin de detaylarını meraklısına ve ilgilisine anlatmaya hazır olduğumu belirteyim.
Goethe der ki; ‘’İNANDIĞI ŞEYİ YAPAN İNSANLARIN ENERJİLERİ ASLA TÜKENMEZ.’’
Hoşça kalın,
inançsız kalmayın!!!