2 Ekim’de yapılacak olan BODTO seçimleri yaklaştıkça, taraflar saha çalışmalarını hızlandırdı. Adam adama markaj ve üye ziyaretlerinin yanı sıra vaatler de havada uçuşuyor.
Tekrar ediyorum; Ticaret odalarının yetkililerinin faaliyet alanları ve yapacakları işler bellidir, yasayla sınırlıdır. Daha açık ifadeyle belirtmem gerekir ki Belediye’nin, hatta merkezi idarenin yapması gereken işleri BODTO’dan isteme lüksümüz yoktur. Her şeyden önce buna yasalar izin vermiyor. Ticaret odaları bir bakıma SSSTÖ (Sınırlı-Sorumlu Sivil Toplum Örgütü)’dür. Vaatlere, projelere ve verilen sözlere üyelerin bu açıdan bakmaları gerekiyor.
Genellikle siyasetçilerde genetik bir hastalık veya alışkanlık vardır. Ticaret odası gibi örgütlü, güçlü sivil toplum kuruluşlarını ele geçirmeyi, yönlendirmeyi, içine sızmayı çok severler. Geçmişte olduğu gibi Bodrum özelinde hemen hemen her STK seçimlerinde bu gerçekliği yaşıyoruz.
Politikacıların STK’ların yakasını niçin bırakması lazım? Anlatayım; öncelikle sivil toplum örgütleri kuruluş amaçları doğrultusunda üyelerine ve halka hizmet sunarlar. Eğer siyasetçi bu alana müdahale eder ise, zaten var olan, özellikle körüklenen kutuplaşma daha da artar ve güven erozyonu yaşanır. İnsanlar kategorize edildiği için doğal olarak kurum içindeki verimlilik düşer, partiler üstü konumları rafa kalkar ve bu nadide kurumlar politize olur.
Bir diğer risk ise; politikacıların, kurumun (oda, dernek vs.) imkânlarını ve kariyerini siyasi emellerine alet etme ve baskı aracı olarak kullanma alışkanlığı doğar.
Politik erk sahiplerinin STK lara müdahalesi seçimin doğal seyrini etkilediği gibi başka sakıncalı sonuçlar da doğurur. Şöyle ki; A partisinin veya B belediyesinin açık veya örtülü desteğini arkasında hissettiren ekibin bu taktikten zarar görmesi kısa ve uzun vadede kaçınılmazdır. Bu taktik ve tutum farklı siyasi görüşteki üyelerin seçim öncesinde diğer grupta kümelenmesine sebep olur ki, bu da ciddi bir oy kaybı demektir. Dolayısıyla her iki durumda seçimlere politikacı gölgesi düştüğü anda seçim doğal seyrinden çıkmış olur ve demokratik sonucu yansıtmaz, bir başka deyişle şaibeli olur.
Peki, doğru olan nedir? Belediyelerin ve parti örgütlerinin tarafsız davranıyormuş gibi görünmelerinden öte, gerçekten nötr kalmaları ve her kesime eşit mesafede olmalarıdır. Hele tehdit ve şantaj gayri ahlaki bir yöntemdir. Herkes etik olanı ve kendine yakışanı yaparsa her türlü dedikoduların, iftiraların ve şaibelerin önüne geçilmiş olur. Umarım iki grup da bu hassasiyeti gözetir.
‘’ Kime oy vereceğim’’ i değil ama içimden geçeni söyleyeyim; hak eden kazansın, BODTO’ yu ve iş dünyasını bir adım daha ileri götürecek ekibe ve donanıma sahip olan kazansın.
BODTO üyelerinin ve Bodrumun yararına olacak aklımda o kadar güzel projeler var ki, detaylarını seçimi kazanan ekiple paylaşmak istiyorum.
Anadolu irfanının mimarlarından, büyük düşünür Mevlana’nın sözleriyle bitirelim;
‘’ Hak şerleri hayreyler, neylerse güzel eyler. ‘’
Hoşça kalın.