20 gündür kayıp olan 8 yaşındaki Narin bugün Diyarbakır’ da daha önce arama çalışmaları yapılan konumda bulundu!
Aynı yerde birden fazla arama yapılmış ve bugüne kadar Narin’ e ulaşılamamış olması, bu suçun örgütlü işlendiğinin göstergesidir…
Ve yine aile içi “gizem”, yine akraba topluluğunun dahli olduğu ve örtbas edilmeye çalışılan bir cinayet!
Sakın, kadınlar ve çocuklar aile/akraba topluluklarının içine hapsedilerek ölüme terk ediliyor olmasınlar…
Bir cins kırım yaşanıyor, giderek artan bunca cinayet karşısında, son zamanlarda parlatılan ve şiddetin görünür yüzünü güzellemeler yağdırılarak sunulan “aile” kavramını buradan sorgulamalıyız…
Unutulmamalıdır ki, 8 yaşındaki Narin’ i “hayatta tutabilmek” öncelikle devletin görevidir…
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin altına imza koyan devlet, uluslararası hukuk çerçevesinde bu hakları en etkin şekilde uygulamak yükümlülüğündedir.
Bu uluslararası sözleşmeye göre Çocuğun YAŞAM, HAYATTA KALMA VE GELİŞME HAKKINI devletler mümkün olan en ileri derecede güvence altına almakla yükümlüdür.
Küçük yaştaki çocukların esenliğinin sağlanabilmesi için devletler mümkün olan bütün önlemleri alarak UYGUN KOŞULLAR OLUŞTURMAK ZORUNDADIR.
Küçük Narin’in yaşama ve gelişme hakkını BÜTÜNCÜL politikalarıyla hayata geçir(e)meyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, onun yaşam hakkını ihlal etmiştir…
Narin’ in ablasının da 2 yıl önce şaibeli bir şekilde öldüğü haberi ile Narin’in ölümüne ilişkin isyanımız ve öfkemiz katbekat artıyor..
Devlet, neden Narin’ in ailesi hakkında Çocuk Koruma Kanunu kapsamında bir inceleme yapmamış, neden koruma önlemleri almayı hiç düşünmemiştir…
Bunları yapmadığı gibi, aynı devlet olayla ilgili haberlere yasak getirmiş, köyün giriş ve çıkışlarını kapatmıştır.
Narin’in yaşamı, hayatta kalması ve esenlik içinde yaşayabilmesi için koruyucu hiçbir somut ve etkin politikayı hayata geçirmeyen devlet, şimdi örgütlü olarak işlendiği açıkça belli olan bu cinayet karşısında ne yapacak? Toplumu göstermelik bir yargılama ile ikna edemeyeceksiniz! Devlet bu topluma Narin borçlu ve yüzbinlerce kayıp ve erkek şiddeti nedeniyle hayatta olmayan, örselenen çocuk borçlu!
Faili meçhul dosyalar gibi “cezasızlık” ile örtbas edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Elbette tüm sorumluların etkin yargılanması için sürecin takipçisi olacağız!
Zaman, yas tutmak zamanı değil mücadele zamanıdır.
Takipçisi olacağız, hesabını soracağız!
İsyanımızı meydanlara taşıyoruz; tüm kadınları SALI akşam, 10 EYLÜL 2024 tarihinde, saat 19:00’da Bodrum Belediye Meydanı karşısındaki Kadın Ağacının önünde buluşmaya çağırıyoruz!