111 ve STK’nın içerisinde bulunduğu Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı yaptığı basın açıklama ile kıyıların kiralanarak işletme halin getirilemeyeceğini savundu.
KIYILARIN KİRALANMASI HUKUKSUZDUR
Yapılan açıklamada “Kıyılar Hepimizin: Kiralayamazsın! Kiralayamazsın; çünkü kıyı kiralamaları hukuksuzdur. Anayasa’nın 43. Maddesine bakalım: “Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” Anayasa diyor ki, kıyıların değerlendirilmesinde öncelikle kamu yararı aranır. Peki kamu kim, biz, hepimiziz değil mi? Peki kıyılar kiralandığında “öncelikle yararlanan” kim olur, kiralayan, yani şirketler, yani sermaye değil mi? Dolayısıyla her türlü kıyı kiralamaları, anayasaya göre suçtur, kiralayamazsın!” denildi.
KIYILAR DEVLETİN HÜKÜM VE TASARRUFU ALTINDADIR
Yapılan açıklamada ayrıca “3621 sayılı Kıyı Kanunu 5. Maddesi anayasayla uyumlu biçimde kıyıları güvence altına alıyor: “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest yararlanmasına açıktır. Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” Anayasa’daki hüküm, Kıyı Kanunu’nda detaylandırılarak kıyıların herkesin eşit ve serbest yararlanmasına açık olduğu şeklinde ifade ediliyor. Peki kıyılar kiralandığında, yani özel mülkleştirildiğinde, özetle kıyılara erişim ücretli hale getirildiğinde, eşitlik sağlanabiliyor ve kıyılara ulaşım serbestiyeti mümkün olabiliyor mu, hayır! 6. Maddede, “kıyılarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz. Kıyılarda, kıyıyı değiştirecek boyutta kazı yapılamaz, kum, çakıl vesaire alınamaz veya çekilemez.” deniliyor. Peki kıyılar kiralandığında, tüm bu uygulamalar yapılıyor mu, evet. O zaman, tüm bu hukuksuzluklara karşı söylemek gerekiyor ki; Kıyı Kanunu’na görede, kiralayamazsın! Anayasa ve Kıyı Kanunu’nun sadece bahsedilen ilgili maddeleri dışında da, kıyıların özel mülk konusu yapılamayacağı ortada. O nedenle, başta kıyı hareketleri olmak üzere, ekolojistler, yaşam savunucuları, demokratik güçler olarak diyoruz ki: Kıyılardaki tüm kiralamalar hukuksuzdur ve bu kiralama ve / veya işgal uygulamalarında anayasa suçu işlenmektedir” ifadeleri kullanıldı.
BODRUM, ÇEŞME, DİKİLİ AYVALIK VE ALTIOVA’DA İŞGALLER HIZLA SÜRÜYOR
Kıyılar bugün Türkiye’de, pek çok doğal yaşam alanında olduğu gibi, öyle büyük bir meta değer olarak kapitalist ilişkilerin çemberinden kalıyor ki, kiralama yöntemleri bunlarlada bitmiyor. Pek çok kıyıdaki imar planlarında; “Turizm tesis alanı” nitelenen ve turistik tesis olarak başvurulan ancak konut olarak pazarlanan projelerle, Bodrum’dan Çeşme’ye, Dikili ve Ayvalık, Altınova’ya kadar bu kıyılardaki işgaller hızla sürdürülüyor. Tüm bu örnekler, ki maalesef bunlarla sınırlı da değil, Türkiye’nin deniz, göl, akarsuvarlığının ayrılmaz parçası olan kıyıların ne ölçüde metalaştırıldığını, rantın ve sermayenin hem merkezi iktidar hem de yerel yönetimler aracılığıyla kıyıların gasp edildiğini açık biçimde gösteriyor. Açıkladığımız gerekçelerle, tamamen hukuksuz olan bu kiralamalara, bir de kiralamalar dahi olmadan gerçekleşen fiili işgaller eklendiğinde, kıyılardaki işgal ve ekolojik yıkımın korkunç boyutlara ulaştığını görüyoruz” denildi.