Bodrum sınırlarında yer alan ve antik dönemde Anastasiapolis olarak bilinen Kissebükü Antik Kenti’nde sürdürülen kazı çalışmaları, erken Bizans dönemine ait önemli bulgular ortaya çıkardı. Karya Bölgesi’nin sahil kentleri Keramos ve Halikarnassos’un kesişme noktasındaki Kissebükü’ndeki 2023 yılında kamulaştırılan alanlarda yapılan kazı çalışmalarında vaftiz yapılan dini merkez, ticari yapılar, hamam mozaikleri ve vaftizhanede yer alan duvar resimleri bulundu.
Bodrum sınırlarında tarihi zenginlikler arasında yer alan Kissebükü (Anastasiapolis), Geç Antik Çağ dönemine ait zengin arkeolojik kalıntılarıyla bölgenin tarihine ışık tutmaya devam ediyor. Son yıllarda Türk arkeologlar tarafından yürütülen kazı çalışmalarında, Kissebükü’nün (Kilisebükü) bu dönemde önemli bir yerleşim merkezi olduğunu ortaya koyan bulgulara ulaşıldı. Karya’nın önemli liman kentleri Keramus ve Halikarnassos arasında stratejik bir noktada bulunan bu erken Bizans dönemi yerleşimi, arkeoloji dünyasında büyük yankı uyandırıyor.
Bodrum’da Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Özyurt Özcan başkanlığında yürütülen kazılar, Kissebükü (Anastasiapolis) Antik Kenti’nin 5’inci yüzyıl ortalarında kurulduğunu ve 7’nci yüzyıl başlarında Arap akınları nedeniyle terk edildiğini ortaya koydu. Yaklaşık 1 kilometrelik sahil şeridi boyunca uzanan yapılar, antik kentin erken Bizans dönemine ait olduğunu gösteriyor. Kentteki akropol, nekropol ve diğer yapılar, arkaik dönemden Bizans dönemine kadar uzanan bir yerleşim izini gün yüzüne çıkarıyor. Antik dönemde ‘Anastasiapolis’ olarak bilinen Kissebükü, erken Hıristiyanlık döneminde Karya bölgesindeki önemli Bizans piskoposluk merkezlerinden biri olarak öne çıkıyor. Kentin, antik bir yerleşim üzerine değil; doğrudan Bizans yerleşim sistemi üzerine inşa edilmiş olması, bölgedeki diğer yerleşimlerden farklılaşmasını sağlıyor.
Kissebükü’nde Türk arkeologlar tarafından yapılan kazılarda gün yüzüne çıkarılan kiliseler, hamamlar, su sarnıçları ve mezarlar, bölgenin antik dönemlerdeki sosyal, ekonomik ve dini hayatına dair önemli ipuçları sunuyor. Kazı başkanları, bu yapıların bölgedeki yerleşimin ne denli gelişmiş olduğunu gözler önüne serdiğini ve Kissebükü’nün Geç Antik Çağ’da stratejik bir konumda yer aldığını belirtiyor. Özellikle su sarnıçlarının iyi korunmuş durumda olması, yerleşimin uzun süre boyunca kullanıldığını gösteriyor.
‘YAPILAR TANINMAZ DURUMDA, TOPRAK ALTINDAYDI’
Kazı çalışmaları hakkında gazetecilere bilgi veren Doç. Dr. Hatice Özyurt Özcan, “Burası erken Hristiyanlık dönemine ait, Geç Antik Çağ olarak adlandırılan bir yerleşim alanı. Sahil, tamamen erken Hıristiyanlık dönemi yapılarıyla donatılmış durumda. Kentin daha erken dönemine, arkaik döneme kadar uzanan geçmişi ise akropol alanında bulunuyor. Bu alanda 2019 yılında çalışmalara başlandı ve beş yıldır devam ediliyor. Bu süre zarfında birçok yapı açığa çıkarıldı. Çalışmalara başlandığında ilk beş yıllık bir program oluşturuldu. Programın amacı, sahili bütünüyle görünür hale getirmekti. Çünkü yoğun bir bitki örtüsü vardı ve yapıların birçoğu toprak altındaydı, tanımlanamaz durumdaydı. 1800’lerde alana gelen seyyahlar burayı küçük bir balıkçı köyü olarak tanımlamışlardı, çünkü birçok yapı görünür değildi. Ancak 2019’dan önceki araştırmalardan, buranın önemli bir vaftizhanesi ve kilisesi bulunduğu için bir piskoposluk merkezi olduğu biliniyordu. Anastasiapolis’in de piskoposluk listelerinde adı geçen kentlerden biri olduğu biliniyor. Bu sebeple, parselde yer alan alanda kazı çalışmalarına 2020 yılında başlandı. Geçen yıl kamulaştırılması tamamlandı ve şu anda tüm sahile neredeyse hakim durumdayız. Çalışmalarda, kenti en iyi şekilde hem denizden hem de kara yoluyla görünür kılacak yapıların açığa çıkarılması hedeflendi. Beş yıl süresince sahil kesimindeki neredeyse tüm yapıların çalışması tamamlandı” dedi.
Kazılarda elde edilen buluntular arasında dikkat çeken bir diğer unsur ise, dönemin mimari üslubunu yansıtan taş işçiliği. Kilise ve hamam gibi yapılarda görülen bu detaylar, Kissebükü’nün o dönemdeki zenginliğini ve kültürel gelişmişliğini ortaya koyuyor. Arkeologlar, bu buluntuların Bodrum’un kültürel mirasına büyük katkı sağladığını ifade ediyor.
Kissebükü’nde sürdürülen arkeolojik kazılar, aynı zamanda bölgenin turizmine de katkı sağlıyor. Bodrum’un tarihi ve doğal güzellikleri arasında yer alan Kissebükü, her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor. Kazılardan elde edilen buluntuların, bölgenin turistik cazibesini daha da artırması bekleniyor. Arkeologlar, Kissebükü’nün sadece Bodrum için değil, tüm Türkiye için önemli bir kültürel hazine olduğunu vurguluyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteklediği bu çalışmaların, Kissebükü’nün korunması ve tanıtılması açısından büyük önem taşıdığına dikkat çeken uzmanlar, bölgedeki arkeolojik zenginliklerin gelecek nesillere aktarılması gerektiğini belirtiyor. Bu kapsamda, Kissebükü’ndeki kazı ve restorasyon çalışmalarının devam edeceği ve yeni buluntuların gün yüzüne çıkarılacağı ifade ediliyor.
Kissebükü, Bodrum’un geçmişine ışık tutan bu arkeolojik çalışmalar sayesinde, bölgenin tarihi kimliğini yeniden kazanıyor ve ziyaretçilerine eşsiz bir kültürel deneyim sunuyor.