Muğla Doğa ve Hayvan Hakları Platformu, Muğla-Menteşe Sınırsızlık Meydanı’nda bir basın açıklaması yaparak, TBMM gündemine getirilen “sokak hayvanları” yasa tasarısındaki olumsuzluklara dikkat çekti.
Platform başkanı Dr. Semin Biter, Seydişehir Hayvan Hakları Savunucusu Sevda Bozkurt ve Prof. Dr. Namık Açıkgöz’ün konuşmacı olarak yer aldığı eylemde, sokak hayvanlarının haklarının korunması gerektiği vurgulandı.
Eylemciler “Yasayı Geri Çek, Yaşam İçin Özgürlük, Yasa Değil Zulüm, Üretimi Durdur Kısırlaştır Yaşat, Akla Bilime Vicdanına Uygun Çözüm İstiyoruz, Onlar Uyursa Biz Uyuyabilecekmiyiz, Sokaktayım Yanındayım, Katliama Hayır Cinayeti Durdur yazılı dövizler taşıdı.
BİRAZ VİCDAN BİRAZ MERHAMET
Platform Başkanı Dr. Semin Biter yaptığı açıklamada “5199 sayılı yasa “hayvanları koruma yasası” idi. Bu yasanın ise hayvanları koruma gibi bir amacı olmayacak. Sokaklarda özellikle köpeklerin olmasının sebebinin; ‘Alınan köpeklerin tekrar alındığı yere bırakılması’ olduğu belirtilmektedir. Aslında sokakta başıboş gezen köpeklerin çoğu sahipli köpekler ve belediyelerin birbirlerinin bölgelerine attıkları köpeklerdir. Köpek popülasyonun artmasının esas sebebi olan çılgınca üretim, denetim eksikliği ve köpek alıp alıp, sonra da sıkılınca terk eden kişilerden yetersiz kısırlaştırma sayılarından metinde hiç bahsedilmemektedir. Toplanan tüm hayvanların götürüleceği yerin bakımevi olduğu belirtilirken, birçok belediyenin bakımevi yokken veya yetersiz iken ve belediyelere bakımevi yapmak için 2028’e kadar süre tanınmışken; toplanan hayvanların başına neler geleceğini tahmin etmek için çok akıllı olmaya gerek yoktur sanırız ve de en önemlisi hayvanların çektiği onca ızdırap, zulme karşın; hayırsız adadan beri öldürülen, zehirlenen , vurulan, ıssız yerlere atılan kısacası öldürülen zavallı hayvanlar ama bir türlü bitmeyen sorunlar. Çünkü, aklın yolu birdir. Çünkü çılgınca denetimsiz üretim durmadan, çünkü belediyeler yeterli bakım ve kısırlaştırma yapmadan, tarım ve orman bakanlığı denetim görevlerini eksiksiz yerine getirmeden, köpek sahiplerinin hayvanlara karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri sağlanmadan çözüm olamaz. Yalnızca zavallı hayvancıklar daha fazla ızdırap çeker. Sözün bittiği yer, son söz biraz vicdan, biraz merhamet.”
YASA GEÇERSE TÜRK SİYASETİ SINIFTA KALIR
Prof. Dr. Namık Açıkgöz yaptığı konuşmada, “Hepimiz bu habitatın parçasıyız ve mensubuyuz. Bu habitat bütününün sürekli olması için, canlı veya cansız her mensubunun varlığını devam ettirmesi gerekir. Bu yasa ile köpek türünün sona ermesinin ilk adımı atılmış ve habitattan bir canlı eksilmiş olacaktır. Bizler için bu habitat, bu vatandır ve lafa geldi mi, bir karış toprağını da vermeyiz, bir çakıl taşını da… Bu topraklara özgü bir bitki veya hayvan yurt dışına kaçırılmaya kalkılınca, derhal yasalar yürürlüğe giriyorsa, vatanın bir parçası olan bu canlı ve cansızlar da vatan kavramına dahil edilmeli ve yasalarda insanlara tanınan haklardan vatanı oluşturan bütün varlıkların da yararlanacağı hükümler eklenmelidir. Devleti insanlar kurdu diye her şeyin sadece insana göre hazırlanması, habitatın bir kısmını görüp diğer kısmını görmemek demektir ve bu da çok çağ dışı bir zihniyeti temsil eder. Habitat, pek çok varlığın bir arada olup birbirlerinin hayatını idame ettirilmesinin sağlandığı yerdir. Buradaki “hayat” kelimesi bir “çoklu oluş”u ifade eder; oysa “ömür” bireyin olgusudur ve tekildir. Hayat’ımızdan bir şey eksilirse, habitatımızdan ve dolayısıyla bizden bir şey eksilmiş olur. İlginç bir bilgidir: “hayat” kelimesi ile “hayvan” kelimesi aynı köktendir; yani ikisi de “Hayy: diri, canlı, ölümsüz” kökündendir. Bu kelime de Allah’ın 99 adından biridir. Eski dilde “âb-ı hayat ve âb-ı hayvan” tamlamaları “ölümsüzlük suyu, bengi su” demektir. Ne garip, ölümsüzlüğün anlam alanı üzerinden köpekleri öldürmeye yol arıyorlar. İnsanların canlılıkta üst donanımda olma olgusu vardır ama bu üst donanımda olma durumu, alt donanımlı canlıları yok etme fırsatı vermez. İnsana verilen üst canlı donanımlılığı, bu habitatın diğer varlıklarını yok etmesi için değil, habitatta bütün varlıklarla; yani, insanla, hayvanla, taşla-toprakla barış içinde birlikte yaşama sorumluluğu verir. 5199 sayılı yasanın yeteri kadar etkin uygulanmaması, köpekleri ölüme götüren süreci başlattı. Kimse kusura bakmasın, bu yasa meclisten geçerse, iktidarıyla muhalefetiyle Türk siyaseti sınıfta kalmış olacaktır. Canlar günlük siyasete malzeme edilmemeliydi. Ne yazık ki edildi ve canların canı tehlikede” dedi.