CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Muğla’daki “Toprağımızı vermiyoruz” mitinginde zeytin ve maden yasalarının doğayı ve köylüyü yok ettiğini vurgulayıp Anayasa Mahkemesini vicdanlı olmaya çağırdı. Özel, “Zeytin ağaçları kazanacak, doğa kazanacak” dedi
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Muğla’da düzenlediği binlerce kişinin katıldığı ‘Toprağımızı vermiyoruz’ mitinginde konuştu. Özel, konuşmasında zeytin yasasını ve maden yasasını eleştirirken, CHP’nin 19 Mart tarihinden bu yana yargı tacizinin, ağır bir saldırının, hukuk tanımazlığın karşısındadır ve hedefinde olduğunu ileri sürdü.
“Torunlarımız için sizden adalet bekliyoruz”
Özel, Zeytin yasası ile ilgili açıklamasında “Kendisini koyların sahibi bilenlere, kendisini ağaçların çevrenin sahibi bilenlere, parasını veririm, yasasını çıkarırım, keserim, katlederim diyenlere, zeytin ağacının Homeros’un kulağına fısıldadığını söylemek lazım. Sizden önce de vardı, sizden sonra da olacak, o kazanacak, kötülük kaybedecek, siz kaybedeceksiniz. Her dinde kutsal olan zeytin ağacı, dinimiz İslamiyet’te de kutsaldır. Zeytin ağaçları barışın, bereketin ve huzurun simgesidir. Varlığının faydasını saymakla bitmez. Aynı zamanda bir üretim, bir geçim, bir sanayi ve bir kalkınma aracıdır. İnsanlara iş olur, aş olur. Böyle bir güzelliği korumamız gerekirken, çoğaltmamız gerekirken, 23 yıldır bu ülkeyi yöneten iktidar ne yapıyor? 23 yılda 11 kez zeytine, bunun son 14 yılında bu saldırıların 8’ine bizzat şahidim. Gün oldu komisyonlarda sabahlandı, gün oldu son dakika genel kuruldan döndü ama bu mücadele hiç bitmedi. İlk kez toplumdan gelen bütün tepkilere, verilen bütün mücadeleye rağmen kanunu hem de koordinatlar belirtmek suretiyle adrese teslim bir şekilde bu saldırıyı gerçekleştirdiler. Bundan sonraki süreçlerde yasanın içindeki fevkalade tehlikeli maddelerle izin süreçlerinin çok hızlanacağı, çoğu zaman mekanizmaların arkalarından dolaşılacağı ve bundan sonraki süreçte eğer bu kanun bu haliyle kalırsa doğa katliamlarının artarak hızlanacağını biliyoruz. Bunun için buradan anayasa mahkemesine, değerli üyelerine, hakimlere bu kararı verirken lütfen ellerini vicdanlarına koysunlar. Bugünü değil, yarınları düşünsünler. Kendilerinin değil, torunlarının, gelecek kuşakların bu ülkenin talan edilmesine değil, zeytinine, doğasına, çevresine ihtiyaç var. Anayasa mahkemesine çağrımızdır. Torunlarımız için sizden adalet bekliyoruz” dedi.
“Milas’ta, Yatağan’da 57 köy kaderiyle baş başadır”
Maden yasasını eleştiren Özel, “AK Parti’nin kara düzeninde 386 bin ruhsat verilmiştir. 1186’dan 386 bine gelinmiştir. Bunlar bir yeşil alan gördüklerinde hemen inşaat hayali kuranlardır. Sadece Muğla’da ormanlık alanların yüzde 70’i, Muğla topraklarının tamamının yüzde 60’ı maden ruhsatı kapsamına alınmıştır. Milas’ta, Yatağan’da 57 köy kaderiyle baş başadır. 25 köye maden çizilmiştir. Köylülere evini bırak, nereye gidersen git denilmektedir. Ve tam 820 bin, neredeyse 1 milyon zeytin ağacı, binlerce yıllık emek, köylülerin alın teri bir bakanın imzasıyla bir şirketin para iştahına terk edilmiştir. Türkiye dünyaya 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi açıklamışken, aynı iktidar iklim yasasını çıkardıktan birkaç ay sonra zeytinlikleri, ormanları, meraları, madene açan yasayı getirmiştir. Bu bir iki yüzlülüktür. Zaten iklim yasası olması gerektiği gibi değildir. Ama bir yandan karbon sıfır sözü verirken, bir yandan zeytinlere, ağaçlara saldırının tutar bir tarafı yoktur. Biz madene değil, madenciliğe değil. Ama bu tarz vahşi madenciliğe, kamu yararı gözetmeyen, gözü dönmüş madenciliğe sonuna kadar karşıyız” ifadelerine yer verdi.
“Demokratik direnme hakkımızı kullanıyoruz”
19 Mart tarihinden bu yana partilerinin ağır bir saldırı altında olduğunu ileri süren CHP Genel Başkanı Özer Özel, “18 Mart’tan bu yana partimiz bir yargı tacizinin, ağır bir saldırının, hukuk tanımazlığın karşısındadır, hedefindedir. O günden bugüne 57 eylemle 10 milyondan fazla vatandaşı meydanlarda bu sürece itiraz etmek ve mücadele etmek için davet ettik, misafir ettik. Buradan şunu ifade etmeliyim, bizim verdiğimiz mücadele bir siyasi mücadele değildir. Bir siyasi partinin kendini koruma mücadelesi de değildir. Arkamda isimleri bulunan tüm demokratik yapılar güçlerini demokrasiden, sandıktan alırlar. Partiler sandıkla vardır. Bir ülkede iktidar sandıkla değişiyorsa, o ülkede geleceğe güven, tüm dünyada da o ülkeye inanç ve saygı vardır. Kendisi, kendisi demokrasinin nimetlerinden yararlanıp, zamanında tren diye tanımlayıp, işime geldi bindim deyip, işine gelince o trenden inen birisi doğrudan sandığı hedef almaktadır. Bu birliktelik bizi on binlerce milyonlarla buluştururken biz sosyal demokratlar, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, Kürt demokratların, liberal demokratların, sosyalist demokratların ortaya koydukları bu büyük dayanışma, bu büyük mücadeleye minnettarız. Sözlerimi şu cümlelerle bitirmek isterim. Ben yolda buraya kavuşmak için yüzlerce kilometre ilerden gelirken tertip komitesi mikrofonlarıyla açılış yaptığında bir büyük cepheden bahsediyordu. Evet cephe bir savaş tabiridir ve aslında bizler kolay kolay kullanmayız ama savaştayız, saldırıdayız. Birileri geleceğimize savaş açmış, birlikteliğimize savaş açmış, demokrasiye savaş açmış. Biz de bunun karşısında demokratik direnme hakkımızı kullanıyoruz ve kötülükle savaşıyoruz. Biz kazanacağız, iyiler kazanacak, haklılar kazanacak, halk kazanacak, zeytin ağaçları kazanacak, doğa çevre mücadelemiz kazanacak” dedi.