Akademisyen ve eski Muğla Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Zekeriya Bingöl, Muğla’nın eşsiz koylarında artan kirlilik ve plansızlık nedeniyle ciddi bir çöküş süreci yaşandığını belirterek uyardı: “Yat turizmi aşırı yük altında, marinalar yetersiz, doğal habitat yok oluyor. Harekete geçmezsek, sadece turizmi değil, bir yaşam biçimini kaybederiz.”
Muğla, yıllardır “mavi cennet” olarak anılan Bodrum, Marmaris, Fethiye, Göcek, Datça ve Akyaka gibi turizm merkezleriyle hem Türkiye’nin hem de dünyanın gözde destinasyonlarından biri. Ancak son yıllarda artan yat trafiği, denetimsiz tekne faaliyetleri, plansız yapılaşma ve altyapı eksiklikleri bu eşsiz coğrafyayı tehdit eder hale geldi. Akademisyen ve eski Muğla Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Zekeriya Bingöl, “Muğla’nın sessiz çığlığı” olarak nitelendirdiği yazısında çarpıcı uyarılarda bulundu: “Kapasitesini aşan yoğunluk, atık yönetimindeki yetersizlik ve çevresel tahribat, yalnızca denizi değil, bölgenin geleceğini de tehlikeye atıyor.”
İşte Zekeriya Bingöl’ün makalesi
MUĞLA’NIN SESSİZ ÇIĞLIĞI: MAVİ CENNET ALARM VERİYOR
“Maviye sahip çık, geleceğini kurtar!”— Deniz bizim kaderimizdir.
Yıllardır “mavi cennet” olarak anılan Muğla ilçeleri – Bodrum, Ula (Akyaka), Marmaris, Dalaman, Fethiye, Göcek ve Datça – turizmin göz bebeği, denizlerin nazlı geliniydi. Türkiye’nin deniz turizmi açısından en değerli bölgelerinden olan Muğla, doğal koyları, eşsiz yat turizmi potansiyeli, berrak denizi ve marinaya yanaşan yüzlerce teknesiyle hafızalarda yer etti.
Ancak son yıllarda, bu eşsiz mavi coğrafyada gözle görülür bir bozulma, sessiz ama tehlikeli bir çöküş süreci yaşanıyor.
Ve bizler, bu gidişatı hâlâ seyrediyoruz…
Yat Turizmi Üzerinde Kara Bulutlar
Deniz turizmi, özellikle yat turizmi, Muğla için sadece bir gelir kalemi değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Fakat bugün bu alanda pek çok yapısal ve çevresel sorun yaşanıyor:
Kapasitesini aşan yat trafiği nedeniyle Marmaris, Fethiye, Göcek, Bodrum ve Datça koylarında aşırı yoğunluk,
Atık boşaltma altyapısının bazı bölgelerde yetersiz kalması,
Denetimsiz teknelerden kaynaklanan deniz kirliliği,
Kıyı erozyonu ve doğal habitatın zarar görmesi (özellikle koylarda),
Kaçak bağlama alanları, ruhsatsız işletmeler ve kayıt dışı faaliyetlerin artışı.
Bu sorunlar sadece doğaya değil, doğrudan sektörün kalbine zarar veriyor. Ziyaretçi memnuniyeti düşüyor, deniz kalitesi bozuluyor, bölge imajı zedeleniyor, fiyat/performans dengesi kayboluyor.
Marina ve Kara Altyapısı Yetersiz
Marinalar, deniz turizminin belkemiğidir. Ancak Muğla’nın çeşitli ilçelerinde bulunan marinaların bir kısmı kapasite olarak yetersiz; bazıları ise modernizasyon ihtiyacı içindedir. Öte yandan, karayolu bağlantıları, ulaşım ve otopark gibi temel altyapı eksiklikleri özellikle yaz aylarında yerli ve yabancı turistler için önemli bir sorun haline gelmektedir.
Datça Yarımadası gibi doğal güzelliklere sahip bölgeler hâlâ kontrollü gelişim planları dışında kalırken, Bodrum gibi aşırı yapılaşmış merkezlerde plansız büyümenin sancıları yaşanıyor.
Yerel Yönetimler ve Bakanlık Uyumlu Hareket Etmeli
Bu sorunlar yalnızca yerel çabalarla çözülemez. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile birlikte, Muğla Büyükşehir Belediyesi ve ilgili yerel belediyelerinin koordinasyon içinde hareket etmesi şarttır. Kıyı planlaması, çevre koruma, altyapı yatırımları ve deniz kirliliğini önlemeye yönelik çalışmalar ivedilikle ele alınmalıdır.
Mavi bayrak kriterleri yeniden gözden geçirilmeli, koylara özel taşıma kapasitesi sınırlamaları getirilmelidir. Marinalarda çevreci teknolojiler teşvik edilmeli, atık yönetimi zorunlu hale getirilmelidir.
Turizmcinin Sesi Duyulmalı
Muğla’nın deniz turizmi sahasında yıllardır emek veren kaptanlar, acenteler, tekne sahipleri ve işletmeciler sesine kulak vermeli ve onları dinlemek zorundayız. Onlar yalnızca hizmet vermiyor, denizin nabzını da tutuyorlar. Onlar yalnızca misafir değil, bu coğrafyanın koruyucuları.
Bürokrasiyle değil, pratik ve sürdürülebilir çözümlerle Muğla’nın mavi ekonomisi yeniden ayağa kalkabilir.
Mavi Bir Kimlik: Muğla
Muğla yalnızca bir coğrafya değil, bir şehir değil, bir hafızadır, bir kimliktir.
Muğla bir denizdir, bir yelken, bir balıkçı kayığıdır.
Bir mavi yolculuktur.
Ve bu mavi hâlâ kurtarılabilir.
Ama harekete geçmezsek, bu mavi sonsuza dek solabilir…
UNUTMAYIN: Denizi kaybedersek, yalnızca bir sektörü değil; bir yaşam biçimini, bir kültürü, bir geçmişi kaybederiz.