Bodrum’da 2025-2026 dönemi adli yılın başlaması nedeniyle Muğla Barosu Bodrum İlçe Temsilcisi Av. Onursal Özbek ve avukatlarla Atatürk heykeline çelenk koyduktan sonra açıklama yaptı.
Bodrum barosuna bağlı avukatların yüksek katılım gösterdikleri törende konuşan Muğla Barosu Bodrum İlçe Temsilcisi Av. Onursal Özbek, “Tüm zorlu koşullara rağmen, adaletin gerçekleşmesi için gecesini gündüzüne katan, fedakarca görev yapan, meslektaşlarım” diyerek sözlerine başladı ve aynen şöyle devam etti:
“Bugün yeni bir adli yıla başlarken; bizlere üzerinde yaşayabileceğimiz bir vatan ve cumhuriyet bırakan başta Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, vatanı için canını feda etmeyi göze alan aziz şehitlerimize, ülkemizin hukuk devleti olması yolunda ömrünü adayan ve bu uğurda yaşamını yitiren hukukçularımıza; bir kez daha minnet, rahmet ve saygılarımızı sunuyoruz.
Vatandaşlarının kendilerini hukuki güvenlik içerisinde hissettikleri ülkeleri diğerlerinden ayıran en temel etmen, bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığıdır. Adaletin teminatı bağımsız ve tarafsız yargı, coğrafi teminata sahip ve siyasi erkin etkilerinden uzak, cübbesi düğmesiz hakimler; adil yargılanma hakkının teminatı ise savunma hakkı ve bağımsız avukatlık faaliyetidir.
Avukatların mesleki tecrübeleri artık yasalardan ve hukuka yaraşır uygulamalardan değil; ulusal çapta gittikçe büyüyen bir şiddet sarmalından, kontrolsüzce açılan hukuk fakülteleri sebebiyle maruz kaldığımız ekonomik sömürü halinden ve adaletin geç tecelli ettiği bir yargı sisteminden gelmektedir.
Anılan sorunların ortadan kalkması, ulusal çapta bir adalet arayışının olmazsa olmaz ön koşuludur ve bu da avukatların ve avukatlık mesleğinin güçlendirilmesiyle mümkündür.
Ülkemizde avukatlar, mesleki faaliyetleri nedeniyle dosyaların tarafı haline getirilmekte, öldürülmekte, yaralanmakta, tehdit, hakaret, baskı ve engellemelere maruz kalmaktadır. Avukatlara yönelik bu saldırılar, aynı zamanda avukatlık görevine, yargının kurucu unsurlarından biri olan savunmaya, adil yargılanma hakkına ve adaletin tesisine yönelik saldırılardır.
13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa’nın Soma İlçesi’ndeki yeraltı kömür ocağında meydana gelen faciada, aralarında 5 maden mühendisinin de bulunduğu 301 maden emekçisi yaşamını yitirmiştir. Meydana gelen facia; Dünya madencilik tarihinin en acı olaylarından biri olarak kayıtlara geçmiştir.
Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay, Soma madencilerinin avukatıydılar. 2025 yılı itibarıyla, 301 işçinin hayatını kaybetmesine sebep olan bu facianın müsebbiplerinden hiçbiri cezaevinde değil. En yüksek cezayı alan sanık olan ve Maden Ocağı’nın bağlı bulunduğu Soma Holding’in CEO’su Can Gürkan, faciada ölen madenci başına altı gün hapis yattıktan sonra, 2019 yılında tahliye oldu.
Tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı olan Av. Mehmet Pehlivan’ın keyfi olarak tutuklanmıştır.
Bu örneklerde de görüleceği gibi, avukatlar, mesleki faaliyetleri nedeniyle en fazla risk altında bulunan meslek grupları arasında ilk sıralarda yer almakta, çoğu zaman müvekkiliyle özdeşleştirilmektedir.
Avukatların korunmasını sağlayabilecek politikalar ve yasal düzenlemelerin acilen hayata geçirilmesi gerekmektedir.
CMK Ücret Tarifesi mesleğin onuruna uygun olacak şekilde düzenlenmeden, yargı faaliyetlerinde KDV oranı düşürülmeden, CMK ve Adli Yardım sisteminde ise tamamen kaldırılmadan hukuk sistemimizin ve yargının sağlıklı işlemesi mümkün değildir.
Diploma makinesi hâline gelen hukuk fakültelerine ciddi önlem almak gerektiği sayılarla ortaya çıkmıştır.
2025 yılı Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavına 5 bin 912 başvuru yapılmış, sınava giren 5.818 hukuk fakültesi mezunundan sadece yüzde 23.8’i başarılı olabilmiştir.
Başarı sıralamasında ilk ona giremeyenler arasında popüler birçok okul var. Koç Üniversitesi sıralamada 19, Kadir Has Üniversitesi 36, Hacettepe Üniversitesi 47, Bilkent Üniversitesi 46, Başkent Üniversitesi 48, Özyeğin Üniversitesi ise 53’üncü olabilmiştir.
Yaşam hakkı sadece bizler için değil, doğa ve hayvanlar için de kutsaldır. Oysa bu yıl yürürlüğe sokulan yasalarla artık ne doğa ne de hayvan sevgisi olmayan bir ülkeye dönüşmüş durumdayız.
Sokak hayvanlarının rehabilite edilenlerinin dahi barınaklardan bırakılması halinde belediyelere hayvan başına 72 bin TL gibi astronomik bir ceza uygulamaya geçmiştir. Ülkemizdeki toplam barınak sayısı 322, toplam sokak hayvanı sayısı ise 4 Milyonun üstündedir.
Yani aslında belediyelere “sokak hayvanlarını öldürün” mesajı verilmektedir.
Hükümet, Türkiye’nin doğasını, meralarını, tarım alanlarını, temiz su kaynaklarını, ormanlarını koruyabilmek için cumhuriyet tarihi boyunca çıkarılan tüm kanunları ve imzaladığı uluslararası sözleşmeleri ihlal ederek yeni bir “Zeytin Yasası” çıkarttı. Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını da içeren kamu yararı değil maden ve enerji şirketlerinin çıkarlarını gözettiği şüphesizdir. 2000 yılına kadar verilen maden işletme ruhsatı sayısı 1.300 iken son yirmi yılda verilen işletme ruhsatı sayısı 300.000. Bu sayılara arama ruhsatları dahil değil. Korkunç bir rakam.
Yani tıpkı hayvanlarımız gibi, doğamız da yok edilmekte.
Bu nedenle hayvanıyla, bitkisiyle, çiçeğiyle, böceğiyle, insanıyla birlikte bu güzel coğrafyada, hepimiz için adil ve yaşanası bir ülke istemeye devam edeceğiz.
Yargının bağımsızlaştığı, laik hukuk devletinin tüm demokratik kurumlarının çağdaş ölçülerde çalıştırıldığı bir yıl olması dileklerimle, yeni adli yılımızı kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum.”