Marbaş Gayrimenkul Genel Müdürü Soner Kuru, altında yükselişlerin devam edeceğini söyleyerek, gram altın beklentisini açıkladı. Kuru asgari ücrete gelebilecek zam oranı ile sene sonu dolar/TL tahminini de paylaştı. İşte Kuru’nun tahminleri…
Küresel ekonomide artan siyasi tansiyon, yaptırım riskleri ve rezerv tercihlerindeki değişim altın fiyatlarını yıllardır yukarı taşırken, Marbaş Gayrimenkul Genel Müdürü Soner Kuru, Sözcü’ye altın piyasası, borsa, asgari ücret, carry trade ve yapay zeka yatırımlarına ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Kuru, merkez bankalarının rezerv tercihlerinden Türkiye’nin siyasi risk algısına, faiz görünümünden yatırımcı psikolojisine kadar geniş bir çerçevede geleceğe yönelik beklentilerini paylaştı.
GRAM ALTINDA YÜKSELİŞ DEVAM EDECEK
Son dönemde tabii birkaç senelik sert bir yükseliş trendi var. Bunun bir konsolidasyonu düzeltmesi içindeyiz. Burada özellikle orta uzun vadede, yani şöyle üç dört yıllık vadelerde Merkez Bankası’nın alımlarının etkili olduğunu görüyoruz. Yani dünya başka bir yere doğru gidiyor. Hukukun üstünlüğünün daha az geçerli olduğu, ulusların kendi iç korumacılık refleksinin biraz daha fazla yükseldiği bir konjonktür. Zaten 2016’dan beri özellikle küresel hukukun üstünlüğü endeksinin gerilediği bir dönemdeyiz.

Bu, doğal sonuç olarak rezervlerde işte değerli kâğıtlardır, tahvildir, bonodur, hisse senedidir, para birimidir, biraz daha bunların yerini emtiaların almasına yol açıyor. Çünkü olası ticari yaptırımların, ekonomik yaptırımlardan en az etkilenecek enstrüman açıkçası altın olarak görülüyor. Özellikle Batı’nın bu Rusya’nın finansal varlıklarını dondurma hikayesinden sonra, Ukrayna Savaşı’nın ardından Doğu Bloku ülkelerinin, özellikle Çin ve Hindistan’ın merkez bankaları üzerinden ciddi alımlar yaptığını takip ediyoruz. Büyük şirketler de yine rezerv olarak biraz daha değerli kâğıtlardan böyle bu tip emtialara doğru gidiyor.
Altındaki son birkaç yıllık yükselişin sebebi bu. Yani baktığımızda iki yılda iki katından dolar bazında daha yukarı doğru gitti. Şimdi son dönemde biraz düzeltme var. Hem bu kâr realizasyonu hem de FED’in Amerikan Merkez Bankası’nın faiz indirimine ilişkin senaryolar burada fiyatlanıyor. Geçtiğimiz FED toplantısında Powell açıklamasında önümüzdeki döneme ilişkin faiz indirimleri cepte değil tarzında bir açıklama yapınca bütün dolara karşı fiyatlanan varlıklarda bir düzeltme sürecine girdik.
Hem Amerikan endeksleri hem kripto varlıklar hem ons altın burada bir miktar böyle yataya geçti. Özellikle bu hafta yine bölgesel FED başkanlarından iki tanesi faiz indirimi noktasında oy kullanacaklarını belirtti önümüzdeki toplantı için. Bu yüzden böyle dört bin ellilerden dört bin yüzlere doğru bir hareket gördük. Bir miktar yukarı yönde hareketlenme var. Yani kısa vadede FED politikaları ons tarafında belirleyici ama uzun vadede rezervlerdeki altının oranının artması hikayesi fiyatı besliyor.
Yani yıl sonunda zaten şurada çok bir şey kalmadı. Yıl sonu herhalde dört bin yüz elli, dört bin iki yüz bandında bizim bir beklentimiz var. Özellikle burada on iki ay sonrasına yönelik projeksiyonlara şu anda çalışıyoruz. On iki ay sonrasına ilişkin bizim beklentimiz ons altın’ın dört bin beş yüz dolarlarda olacağı yönünde. Yani biz yükselişin devamını bekliyoruz. Evet. Ama yükseliş ivmesinin zayıflamasını da bekliyoruz. Yani geçtiğimiz bir yıldaki iki yıldaki performansın önümüzdeki on iki ayı da beklemiyoruz.
Burada da grama ilişkin bir tahmin yaptığımızda gram altın zaten biliyorsunuz hibrid bir ürün. Aslında hem ons hem kur tahmini yapıyorsunuz. O da 7 bin 200 liraya doğru geliyor.
Biz 12 ay sonrası için ons altında 4 bin 500 dolar, gram altında 7 bin 200 TL bekliyoruz diye özetleyebilirim.
ALTIN ALMAK İÇİN UYHUN ZAMAN NE ZAMAN?
Burada bir ve sıfır yapmamalıyız. Bizim özellikle yatırımcılarla sohbetimizde de aslında en çok vurguladığımız konu bu. Yani bir tasarrufunuz var ve bununla yatırım yapacaksanız bunun parçalı parçalı alıyor olmak önemli. O yüzden en doğru zaman yok. Belki en doğru maliyet var. Geri çekilmelerin tamamını biz alış fırsatı olarak okuyoruz. Ama burada seviye ve zaman noktasında tek bir seviye, tek bir zaman işi bizi zorlar.
Çünkü biz hep şunu söyleriz yatırımcılarımıza da, dibi bulamayız, en dibi bulamayız, en tepeyi de bulamayız. Ama doğru ortalamalarla hareket ettiğimizde, kademeli alışlarla, kademeli satışlarla biz başarıya biraz daha yakın oluruz söylememiz var. Yani bu noktada vademiz uygunsa bu fiyatlar da alış fırsatı. Kaçmış bir fırsat yok. Çünkü önümüzdeki on iki ay için dört bin beş yüz dolar bekliyoruz ons’u, gramı da yedi bin iki yüz TL’ye bekliyoruz. Bu, tahmin edilen enflasyondan biraz daha fazla bir potansiyel oluşturuyor. Yine mesela bir soru, “İşte döviz mi, altın mı?”
Biz bu süreçte dövizin enflasyon kadar yükselmeyeceğini, özellikle doların ama altındaki küresel etkilerden dolayı dolardan daha hızlı gideceğini öngörüyoruz. Yine burası da önemli. Ama hani tek bir zaman, tek bir seviye verme işi zor. Fırsatsa alış fırsatı. Ve bu fiyatlar da önümüzdeki bir yıl vade için uygun görünüyor diyebilirim.
Dolar/TL beklentisi:
12 ay sonrasına ilişkin evet, on iki ay sonrasına ilişkin bizim kur beklentimiz de 50 liralar. İşte kırk dokuz elli liralar bandı.
BORSAYI 2026’DA NELER BEKLİYOR?
Aslında borsa için geleceğe yönelik beklentilerimiz olumlu. Çünkü Türkiye’de son birkaç yıldır iğneden ipliğe her şeyin fiyatı yukarı giderken, özellikle Borsa İstanbul hisse senedi piyasasının yerinde saydığını görüyoruz. Adeta orada hiç enflasyon yokmuş gibi iki sene önceki fiyatlar görülüyor. Özellikle LIS 30’a doğru yaklaştığında, yani şirket ölçeği büyüdüğünde burada bir makroekonomik kompozisyon fiyatlamalar da etkili.
İki, siyasi gelişmeler etkili. Makroekonomik kompozisyon tarafında enflasyonun düştüğü, faizler tarafında en sıkının geride kaldığı bir dönem. Önümüzdeki döneme ilişkin de biz artık hani aydan aya, çeyrekten çeyreğe enflasyonun gerileyeceğini, paralelinde faizlerin gerileyeceğini bekliyoruz. Bunlar geriledikçe de Borsa İstanbul tarafında olumlu etkilerini görmeyi bekliyoruz. Ama öyle bir durum ki, sanki dejavu yaşıyoruz gibi. 2025 yılına girerken de biz benzer beklentilerdeydik.
Yani 2025 yılında da enflasyon düşer, paralelinde faizler düşer, piyasada iyi olur beklentimiz vardı. Ama özellikle yılın ikinci çeyreğinde yaşanan dalgalanma, faizlerin yeniden yükseliyor olması, enflasyonun son döneme geldiğimizde biraz daha yapışkanlık kazanması işi yıl sonuna ilişkin beklentilerin yukarı yönde revize olmasına sebep oldu. Faiz ve enflasyon anlamında. Yıl içinde piyasa, yıl sonu enflasyon beklentisini bu yılın sonuna ilişkin yedilere kadar aşağı çekmişti. Şu anda piyasa otuz ikilerde.Yılı tamamlamayı bekliyor.
FAİZ POLTİKASININ BORSAYA ETKİSİ
Faiz tarafında da 34 -35’lere kadar çekmişti. Şu anda işte aralık toplantısında 100 -150 baz puan bir indirimle 38’e kadar gelir diye bekliyoruz. Beklediğimizden daha yüksek bir enflasyon, daha yüksek bir faiz ortamı var. Şimdi 2026’da eğer gündem çok sıkıştırmazsa gündem, haber akışı, siyasi gelişmeler aydan aya enflasyon da düşer, faiz de düşer.
Borsada yukarı yönde bir alan açılır. Çarşı pazar da o ölçüde hareketlenir. Beklentimiz var ama öngöremediğimiz nokta haber akışı, gündem. Özellikle beklenmedik davalar 2025’te gündem oldu. 2026’da bu iklim, bu takvim nasıl seyredecek? Özellikle yabancı yatırımcıda hukuki altyapıya ilişkin endişeler uyandırıyor.
Yabancı yatırım pek gelemiyor Türkiye’ye bu sebeplerden. Gündem belirleyici olacak diyebilirim. Yoksa makroekonomik kompozisyon tarafında bizler ekonomist olarak bir öngörümüz var ve işler o öngörüden çok da saparak gitmiyor. Öngöremediğimiz kısım, siyasi kanat, siyasi tansiyon. Orası için hani bir şey demek zor. Oradan bir negatif etki gelmeyecekse 2026 Borsa İstanbul’da ferah feza bir manzara ortaya çıkarır. Ama bakıp takip edeceğiz. Net bir şey söyleyemiyoruz.
BORSADA ÖNE ÇIKMASI MUHTEMEL SEKTÖRLER
Yani finansal sektörler özellikle zaten şimdi bilanço üçüncü çeyrek bilançoları aldık. Finansal sektörlerin biraz daha pozitif ayrıştığını gördük. Sebebi faizler indiğinde finans şirketlerinin bilançolarına hemen ilk aydan bu yansıyor. Ama örnek veriyorum sanayi tarafında da tabii ki faiz indirimleri olumlu etki yapıyor ama biraz daha gecikmeli, belki bir çeyrek, iki çeyrek geriden geliyor o tip sektörlerde. O yüzden bu faiz indirim patikasında öncelikle finansal sektörün öne çıkmasını bekliyoruz.
Yani banka, sigorta, aracı kurumlar, finansal kiralama şirketleri gibi eşi para olan şirketler biraz daha pozitif ayrışır önümüzdeki üç ay, altı ay vadede. Yine faiz indirim paralelinde gayrimenkul yatırım ortaklıkları, inşaata ilişkin sektörler bunun yan kolları yine pozitif ayrışır. Çünkü Türkiye’de inşaat piyasasına baktığımızda özellikle kamunun sürdürdüğü projeler devam ediyor ama özel sektörün yeni projelere başlamakta biraz daha faiz indirimlerini beklediğini görüyoruz.
Finansmana biraz daha uygun maliyetlerle erişebilmek için. Faiz indikçe bu projeler başlayacak ve orada farklı bir hareketlilik gelecek. Borsa bu beklentiyi hisse senedi tarafında mümkün olduğu kadar önden fiyatlamaya çalışıyor olacaktır. Yani işin özeti finansal sektör, gayrimenkul yatırım ortaklıkları, inşaat önümüzdeki üç altı ay vadede pozitif ayrışması muhtemel. Şeyi eklemiş olayım, kaçırmayayım. Havacılık tarafını iskontolu buluyoruz. Ulaştırmaya ilişkin özellikle veriler pozitif geliyor ve hani çarpanlar tarafında bir iskonto hikayesi var. İletişim tarafında 5G ihalesi geride kaldı. Bunun bilanço üzerine oluşturacağı yük ve negatif etkisi fiyatlandı. Önümüzdeki dönem meyvelerinin alınacağı dönem. Bunlara bir de havacılık ve iletişim telekomünikasyon tarafını da eklemiş olalım.
ASGARİ ÜCRET NE OLUR?
Şimdi Merkez Bankası bir önceki enflasyon raporu toplantısında dedi ki “Ben hedefimle öngörümü birbirinden ayrıştıracağım. Çok sapmadıkça hedeflerimi revize etmeyeceğim. Ama benim beklentim ekonomi piyasaları üzerinde bir gösterge olmaya devam edecek.” Yani bu durumda hedef tutmayabilir. Yani biz de kendi şirketlarımızde hedefi biraz daha yüksek koyup sonrasında hedefimizin yüzde kaçını tutturduk diye bakıyor olabiliriz ama Merkez Bankası bir öngörü veriyorsa, bu bizler açısından bir çıpa niteliği olmalı. Bir kutup yıldızı niteliği olmalı. Şimdi bu seneye ilişkin beklenen enflasyonu yukarı yönde revize etti. Ama bu malumun ilanı. Zaten yıl sonuna kalmış bir ay, iki ay. Ama 2026 yüzde on altı bekliyor Merkez Bankası.
Çok iddialı bir hedef olur. Hedef olarak koyabilirsiniz ama yani yüzde on altı beklentim var dediğinizde eğer siz enflasyonu 2026 sonunda yüzde on altıya düşürecek şekilde bir faiz politikası izleyecekseniz çok daha sıkılık mesajı olur. Zaten Kasım ayında borsaları bir miktar geri çeken de bu oldu ama pratik hayatta görüyoruz ki zaten o kadar sıkı olmuyor. O zaman hedefle beklentini niye ayrıştırmış oluyorsun? Burada bir kafa karışıklığı var.
Ben 2026’ya ilişkin enflasyon beklentisinde yukarı yönde bir revizyon beklerdim. Şimdi asgari ücret düzenlemesi. Beklenen enflasyona mı göre yapacağız, gerçekleşen enflasyona mı göre yapacağız? Beklenen enflasyonsa kimin beklediği enflasyon? Merkez Bankası OVP on altı bekliyor. Ama piyasa bugün piyasa katılımcılara anketi yüzde yirminin altında bir anket yok. Yüzde yirmi iki, yüzde yirmi üç. Hane halkının enflasyon beklentisi çok daha yüksek.
O zaman kimin enflasyon beklentisine göre yapalım? Burada geçtiğimiz sene de zaten asgari ücret düzenlemesi yapılırken bir miktar böyle biraz daha sıkılık korunarak çok da böyle yukarı adımlar atılmamıştı. O yüzden bu sene ne olacağı gerçekten bence soru işareti. Zaten Türk-İş de bu noktada hani görüşmelere katılmamayla ilgili bir açıklaması var. Yani yüzde on altı bekliyorum, üzerine de beş puan refah payı koyuyorum derse yüzde yirmi, yüzde yirmi iki, yüzde yirmi beş bandında bir şey olabilir.
Ama benim kanaatim yüzde 32 tamamlanmış bir enflasyon görünümünde bunun altında bir düzenleme hane halkını ciddi anlamda zorlar. Ama tabii ki takdir nasıl gerçekleşecek buna bakacağız. Çünkü şu imkân yok. Beklentiler tutmayınca Merkez Bankası beklentilerini revize ediyor ama bu beklentilerle bir kere ücret düzenlemesi yapıldıktan sonra o ücret düzenlemeleri revize edilmiyor. Ee, burada iki tarafı da koruyan, gözeten, optimum faydayı sağlayacak bir oran belirlenecektir. Ama şahsi kanaatim, gerçekleşen enflasyonun altında bir veri ekonomide bir rahatlama getirmeyecektir.
CARRY TRADE ARTTI
Yani burada bardağın dolu tarafından bakalım. Ülkeye döviz geliyor. Bu dövizde merkez bankamız rezerv biriktiriyor. Bu rezervler ekonomideki olası kırılganlıklarda bir tampon, bir savunma görevi yapıyor. Kurda hareket oluşmasının önüne geçiyor. Bardağın dolu tarafı. Ama bardağın boş tarafı carry trade ile gelen bu para çok hızlı şekilde tek tuşla çıkabiliyor ve bunun çıkışı-Kişi esnasında da ekonomide ciddi dalgalanmalar oluşturabiliyor.
Bizim istememiz gereken uzun vadeli kalıcı yatırımlar. Burada reel yatırımlar, burada üretimin artması, buna ilişkin planlamalar. Bu gelen para, biz çok ciddi bir döviz bazında faiz ödüyoruz. Dünyada böyle bir getiri faiz enstrümanı anlamında yok. Geçtiğimiz on iki aylık dönemde dolar bazında yüzde yirmi faiz ödemiş oldu bizim ekonomimiz. E bugün Amerika’da işte Fed’in faiz oranı yüzde dörtlerde. Mevduata koysa dolar bazında maksimum alabileceği oralarda risksiz getiri anlamında yüzde beşlerde. Türkiye riskini alan için yüzde yirmi gibi bir getiri var.
Çok cazip. Bu riski alan, ben Türkiye’ye paramı koyarım riskini alan, burada bu getiriden nemalanıyor. Önümüzdeki dönemde devam eder mi? Açıkçası biz bu faizi ödediğimiz sürece devam eder. Ama güven ortamını iyileştirmezsek eğer bu tedavi programı içinde faizi düşürdüğünüzde bu para çıkacaktır ve tekrardan sizin döviz açığınız, döviz ihtiyacınız oluşacaktır.
Yüksek faiz bir tedavi programı hastaya belki serumla ağrılarını kesmek. Ama önemli olan ne? Bu tedavi esnasında işte ağrıların kesildiği sürece kalıcı bir tedavi oluşturmak. Onu yapabiliyor muyuz? Onu yapamıyor muyuz? Onu yapabildiğimiz ölçüde güven ortamı artacak ve dışarıdan gelen para daha düşük faize razı olacak. Şu an ne kadar bu noktada bir güven ortamı var? Yabancı bu noktada ne kadar ikna olurlar hep soru işareti.
YAPAY ZEKA BALONU SÖNDÜ MÜ?
Bilgi önceden kolaydı. Artık çok çok daha kolay. Ve yapay zekanın da üç ana bileşeni var. İşlemci, GPU, veri ve enerji. Şimdi bu CPU tarafında Nvidia neredeyse piyasada rakipsiz, yani ürün kalitesi olarak da rakipsiz. Bilançoda da görüyoruz. Şirketin ileriye yönelik projeksiyonlarında da görüyoruz. Sonsuz bir talep. Şu an için, önümüzdeki birkaç yıl için sonsuz bir talep sonrasını öngöremiyoruz. Talep biter anlamında bir şey demiyorum.
Ama yapay zeka tarafında daha alınacak çok yol var. CPU çok kıymetli. Bunu şu anda en kaliteli Nvidia üretebiliyor. Önümüzdeki yıllarda veri çok kaliteli olacak. Veri çok önemli olacak. Çünkü yapay zeka veriyi işleyerek öğrenip bilgiyi sunuyor. Ve tabii bu enerji kullanan hatta yoğun enerji kullanan bir ürün altyapı. Buna yönelik enerji yatırımları da şu an için çok gündemde değil ama birkaç yıl sonra biraz daha hayatımızda olacak. Çünkü enerji, dünyada tüketilen azalan bir şey ve ihtiyacımız da artıyor. Önümüzdeki yıllarda belki biraz daha burayı konuşacağız ama ben yapay zeka habitatının daha çok gideceği yol olduğunu düşünüyorum.
*BU HABERDE YER ALAN İFADELER YATIRIM TAVSİYESİ DEĞİLDİR.








































