Efsane ve büyük denizcimiz, dünyayı sadece pusulayla dolaşan ilk Türk Sadun Boro’yu kaybedeli tam 10. Yıl oldu.
Onu anmak, yaptıklarını hatırlamak ve sadece denizciliği ile değil, ülkenin doğal güzelliklerini ve çevreyi koruma konusundaki savaşlarını da anlatmak için Gökova’nın incisi Akyaka’da toplandık. Böylesine güzel, konunun önemini etkili bir şekilde vurgulayan bu başarılı toplantıyı, bölgenin iki Hamdi’sine borçluyuz. Hamdi’lerden Topçuoğlu olanı Muğla ve ilçelerindeki tüm önemli konferansları düzenleyen, bilge kişiliği ve kültürüyle düşünen kafaları sürekli besleyen, iyi bir yazar-şair ve edebiyatçıdır. Öteki Hamdi ise, doğup büyüdüğü topraklara borcunu fazlasıyla ödeyen, yaptığı otel ve hastane yatırımlarıyla büyük saygı ve takdir toplayan işadamı Hamdi Yücel Gürsoy’dur.
Kolay değil Muğla’ya üç hastane, muhteşem bir otel, bir okul, bir diyaliz merkezi, iki medikal ve bir turizm şirketi kazandırıp,1000’den fazla çalışana sahip olmak…İşte bu Muğla’nın çok önemli iki Hamdi’si el ele vererek, Akyaka’daki harika Yücelen Otel’in kültür ve sanat çatısı altındaki konferans salonunda Sadun Boro’yu anma, hatırlama ve yaptıklarını yeni kuşaklara aktarma fırsatını yarattılar. Toplantıya Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras da katılıp güzel bir konuşma yaparak, ilin denizcilik sorunlarını çözecek ve marina ihtiyacını karşılayacak yeni projelerden de bahsetti. Gerek Ahmet Aras, gerekse diğer denizci konuşmacılar Ekrem İnözü, Meriç Köyatası ve Turgay Noyan ile bendeniz, Sadun Boro’nun Türk denizciliğine ve toplumuna kazandırdıklarını anlatarak, salonu dolduranlarla anılarımızı tazeledik.
Sadun Boro Türk amatör denizciliğinin babası, sivil amiralimiz, 1028 günde 150 bin deniz mili yaparak sadece pusulayla dünyayı dolaşan ilk çılgın Türk idi. Ayrıca topluma deniz sevgisi aşılayan rol modeli bilge insandı. Yaşamını denizlere ve doğal çevrenin korunmasına adamış, koyların ve denizlerin, ülkedeki tüm doğal değer ve zenginliklerin koruyucu meleği idi Sadun Boro. O bir Üniversiteydi, o bir denizcilik fakültesiydi. O bir deniz-doğa ve yaşam bilgi ve felsefesini çevresine aktaran bir profesördü. İlkeleri, hedefleri ve bilgileriyle çekici bir eğitim ve öğretim santraliydi. 40 yıldan fazla dostluğumuzda deniz ve denizciliğin sorunlarıyla çevre problemlerini sürekli Ankara’ya ve yetkililere aktardık. Birlikte çok operasyonlar yaptık.
Devlette görevliyken ona denizlerin ve koyların korunması konusunda detaylı bir rapor hazırlattım. Bu rapor Devlet Planlama Teşkilatınca kabul gördü. Sadun Boro’nun bu raporu sayesinde sahil ve koylardaki çok önemli yerleri koruma altına alabildik. Bu raporun parasını Sadun Boro’ya ödeyebilmek için akla karayı seçtik. Almak istemedi, sonuçta rahmetli Müsteşar Ahmet Selçuk’la birlikte Okluk’taki denizkızı heykelini yaptırması konusunda anlaşmaya vardık. İşte bu rapor parasıyla ünlü heykeltraş Tankut Öktem’e yaptırdığı ve Okluk’taki yerine törenle koyduğu denizkızı heykelinin hikayesi.. Teknelerimizdeki yabancı bayrakların Türk bayrağına çevrilmesi işi onun eseridir. Siyasi baskılarla yanlış yerlere yapılan barınaklara hep karşı çıktı, doğru yerleri gösterdi. Amatör denizcilere bağlama alanları yaratılması, mini cep marinaları kurulması için adeta savaştı.
Sadun Boro’nun yaptıklarını anlatmaya kalksak aylar sürer, yazmaya kalksak ansiklopedilere sığmaz. Onun için ben onun yaptıklarından çok, bizim ona yapamadıklarımızın üzerinde duracağım. Eğer teknesini Haliç’teki müzesine koyan Rahmi Koç, dönemin Bodrum Deniz Ticaret Odası Başkanı Gündüz Nalbantoğlu, Marmaris Çevreciler Derneği Başkanı Ahmet Kutengin, Ören Marina sahibi Önder Karaduman ile Kadıköy Belediyesi ve Turgay Noyan olmasaydı, Sadun Boro’yu bölük pörçük hatırlatan yapıtlara da sahip olamazdık. İşin peşini bırakmasaydık eğer, Sadun Baba’nın Okluk’ta anıtını yaptırır, Gökova’daki koylardan birine onun adını verirdik. Bodrum, Marmaris ve Muğla’nın Sadun Boro bulvarları, caddeleri, parkları, kültür merkezleri olurdu. Bir Sadun Boro ormanı da mı oluşturamazdık yani.?
Yazacak çok şey var. Ama ben çarpıcı ve inanılmaz bir olayın üzerinde durarak, konuyu noktalamak istiyorum. Sadun Boro’nun son günlerini geçirdiği Marmaris’in örnek özel Ahu hastanesi sahibi Op. Dr. Sahir Ökten’in çektiği bir video var. Bu videoyu mutlaka görmek gerek. Marmaris’te martı görmek kolay değildir. Martılar sahilden içeri hiç uçmazlar. Ama Sadun ağabeyin son nefesini verdiği an, Ahu hastanesinin üstü yüzlerce martının çığlıklarıyla çınlamış, martılar hastanenin üstünde saatlerce bağrışarak tur atmışlardı. İnanmak mümkün değil. Martıların duygu ve vefaları, acı ve üzüntüleri çok insanımıza ders gibiydi adeta..
Sadun ağabeyimizi büyük bir özlem ve rahmetle anıyor, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor, onu Gökova koy ve kıyılarındaki ünlü bağırışıyla selamlıyorum…
-Salute la luna…Gracias ala vita. Teşekkürler hayat…