Hayvan Hakları Yasası’nda yapılması planlanan değişiklikle ilgili metnin TBMM yasa komisyonuna girişi ile birlikte, deyim yerindeyse yer yerinden oynadı. Hem toplumsal vicdana uygun olmayan, hem de teknik kanun yapma biçimi bakımından ayrıca sakıncalı sayılabilecek hükümler içeren bu kanunu uygulayacak yetkili kurum olan belediyelere de, fiili uygulama konusunda fazlaca açık bir taktir alanı bırakan bu muğlak yasa teklifi, tartışmalarla kabul edildi.
Kanunda genel olarak, canlıların eşitliği değil de, insanların üstünlüğü prensibi öne çıkartılmış gibi görünüyor. Aksi halde, sadece akli ve fiziki gücü elinde şimdilik bulundurabildiği için insanın diğer canlıyı öldürebilir durumu yaratılmazdı. Canlılar arası yaşam hakkı bakımından eşitlik prensibi ile hareket edilirdi. Yani bu yasal düzenlemenin, George Orwell görüşü ile canlılar eşittir ama insanlar daha eşittir prensibi doğrultusunda yapıldığını söyleyebiliriz.
Uzun zaman bu konu hakkında yazmamak ve izleyip nasıl bir metin üzerinde uzlaşılacağını görmek daha uygun olur diye düşünerek yorum yapmayı ertelemiştim. Ancak gelinen noktada da, toplumsal bir uzlaşı olduğunu söylemek pek de mümkün değil. Öncelikle metinde yer alan ve sonradan metinden çıkartılan ötenazi kelimesi zaten kendi başına bir çelişki idi. Ötenazi, insanlara günümüzde uygulandığı şekliyle, kişinin iradesini gerektiren bir prosedürdür. Ötenazi yapılmasında kişinin kendi rızası vardır, ya da kendi bilinci yerinde değilse bile yakınlarından rıza alınmak suretiyle uygulaması yapılabilir. Ötenazinin yapılabilmesi için bir hayvandan ya da yakınından rıza alınmasının mümkün olmadığı zaten ortada. Burada yasa metninde, yer alması bu nedenle anlamsızdı. Sonra bu kelime yasa metninden çıkartıldı, fakat uygulamaya yönelik sonuçta bir değişiklik olmadığı anlaşıldı. Öldürme eylemi ve ölüm, illaki bu kanunda bir netice olarak hayvanlara yaşatılacakmış. Yasa metninin son hali bu şekilde, belirli bir grup hayvanın, 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 9. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen tedbirin uygulanabileceğine dair atıfla, yine ölüm neticesi kapısını açık tutuyor.
Yasa maddesi metninde, belirli bir grup hayvan olarak belirtilmiş grupta ise, sahiplenilmesi yasak olan ırklar mevcut. Bu tanım ile yasaklı ırklar için, direk ölüm fermanı imzalanmış oluyor. Bunun yanında bakımevine alınan köpeklerden insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil edenler ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen hayvanlar da bu grupta yani direk öldürülebilir fermanının içinde sayılmış ancak bu durumlardaki tespitin nasıl ve hangi uzmanlar tarafından yapılacağı ise, belirsizlikte bırakılmıştır.
Dua edelim de bir gün akıl gücü, dolayısıyla teknolojik ve fiziki gücü elinde bulunduran bir canlı türü dünyamıza gelmez de, insanoğlu eşitlik için yalvarır duruma düşmez.