Uzunca bir süredir devam eden ve tüm Türkiye’nin gözünün üzerinde olduğu bir soruşturmada, ülkemizin güzide bir köyünde yaşayan bir aile neredeyse tüm ülkenin gündemini belirliyor. Daha doğru bir ifadeyle, bir aile tüm ülkeyi parmağında oynatıyor.
Yüce Türk devletinin tüm resmi kurumları seferber olduğu halde, bir çocuk cinayeti henüz aydınlatılamadı. Soruşturma dosyası içeriği kasdi olarak özel hayatlara magazinsel bir boyuta çekilmeye çalışılarak, cinayetin kriminal boyutu minimize edilmeye çalışılıyor. Bu soruşturmanın ana suç konusu olan çocuk cinayeti soruşturması devam ederken, öyle acayip bir olay akışı gerçekleşti ki, başka suçların da, farklı kişilerce süreç içinde işlendiğini gördük.
Ek suçlardan ilk suç olarak, öncelikle bir milletvekili ulusal medyada tüm ülkenin tanıklığını yapabileceği şekilde Türk Ceza Kanunu’nun 183. Maddesinde düzenlenen suç ve suçluyu kayırma suçu olarak nitelendirilebilecek açıklamalar yaptı. Cinayet failleri veya suçun nasıl işlendiğinin kendisi tarafından bilinse de açıklayamayacağını belirterek, bilerek ya da bilmeyerek ama umursamayarak, bir suç işledi. Bu açıklama içeriği suç teşkil etmesine rağmen, şu ana kadar bu milletvekili hakkında resmi bir işlem yapılmadı. En azından soruşturmayı yürüten savcılık makamı tarafından konuyla ilgili madem bilgisi var, kendisinin bilgisinden faydalanmak üzere, bilgisine dahi başvurulmadı.
Diğer yandan bir başka ek suç olarak, cinayete kurban edilen sekiz yaşındaki çocuğun cesedinin toprağa verilmek üzere ailesine teslim edilmesi esnasında, merhumun ailesinden bir kadın, yine tüm ülkenin gözünün önünde aynı aileden bir erkek tarafından darp edildi. Aile Bakanlığının her yerdeki, ‘’aile içi şiddet hususunda şikayet dahi olmasa bakanlığın re’sen yani kendiliğinden cezai soruşturma takibine geçileceği’’ söyleminin aksine, hiçbir resmi işlem yapılmadı. Aslında burada da, tüm ülkenin önünde bir suç işlendi ve suçun işlendiği köydeki insanlardan feyz alınmış olacak ki, ülkede hiç kimse bunun da bir suç olduğunu konuşmadı ve suçla ilgili yasal bir işlem yapılmadı.
Son olarak, savcılık soruşturma dosyasında gizlilik kararı olmasına rağmen, şüphelilerin ifadelerinin henüz savcılığın yazıcısından basıldığı anda çarşaf çarşaf medyada yer aldığını gördük. Avukat meslektaşların dahi, dosyayı incelemesine izin verilmez iken, ya kolluk ya da savcılıktaki devlet memurları tarafından bilgi ve belgelerin sızdırılması ilgili Adalet Bakanlığı’nca henüz bir soruşturma başlatılmadı. Burada bilgi ve belge sızdıranlar, ne amaçla bunu yaptılar en azından bunun soruşturulması gerekiyordu. Yani maddi menfaat karşılığı mı yapıldı ya da, topluma yayılacak haberlerin birilerinin menfaatine hizmet eder şekilde yönlendirilmesi için belli bilgi ve belgeler mi sızdırıldı sorularının cevaplarını arayan bir soruşturma yapılmasına da nedense gerek duyulmadı.
İşte bir soruşturma dosyası devam ederken, bu ek suçlar da işlendi ama bu ek suçlarla ilgili hiçbir şey yapılmadı.