Hatta sadece Bodrum’a değil, bölgemize bir iyilik yapın. Zira çevremizdeki yaşama, doğaya ve ekonomiye dair olumlu veya olumsuz tüm gelişmeler ister istemez Bodrum turizmini derinden etkilemektedir. Politikacıların, yasa yapıcıların ve yerel yöneticilerin bu gerçekliği bilerek karar almaları kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Siyasette başarı, sadece toplumun kendiliğinden hareketi değildir. Salt seçmen tercihi politikacıyı veya başkanı başarıya götüren etkenlerden sadece biridir. Sosyolojik değişim, ekonomik beklentiler ve kültürel kaymalar bölgenin değişim biçimini ve hızını belirler. Dolayısıyla değişim eninde sonunda seçmen tercihi olarak sandığa yansır. Bu durumda yerel yöneticilerin doğru ve çevre dostu kararlar almaları kendi gelecekleri için çok önemlidir.
Bugüne kadar kararsız, çaresiz, intizamsız ve dağınık reaksiyonlarla ve mevsimlik önlemlerle Bodrum için kalıcı ve sürdürülebilir turizm politikaları geliştirmek mümkün olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır demiyorum ama artık bir yerden başlayalım diyorum.
Şayet Bodrum’a bir iyilik yapmak istiyorsak, Aydın, Denizli ve Muğla’yı kapsayan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda 12.04.2022 tarihinde yapılan değişikliğin Bodrum’u bağlayan yönlerini iyi incelememiz gerekir.
Özellikle Girelbelen önerimi Çevre Düzeni Planının “8.4.12. Eko-Turizm Alanları” hükmü çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
Aynı önerimi 20 yıl önce de yapmıştım. Ses veren olmadı. Dinleyen hiç olmadı. Ama yılmak yok. Bodrum’a değer katacak önerilerimi ısrarla hatırlatmaya devam edeceğim. Bu sefer Sayın Başkan Tamer Mandalinci’nin iyi niyetine ve gençlik enerjisine güveniyorum veya güvenmek istiyorum.
Neydi Girelbelen önerisi? Öncelikle Girelbelen gibi tesadüfen bozulmamış Bodrum’un tüm bölgelerinin acilen, gerekirse özel bir yasa ile koruma altına alınması şarttır. Çünkü Bodrum ve doğa düşmanı insafsız sermaye grupları buralara da abanmaya başladı.
Kalan bu bölgeleri korumak istiyorsak “eko-turizm alanları” kapsamında orijinal projeler geliştirmeliyiz. Bodrum Belediyesi’nin merkezinde olacağı alternatif turizm yatırım modeliyle kaynak sıkıntısı yaşanacağını sanmıyorum. Böylesi orijinal ve ballı projeye yatırımcı koşarak gelir.
Uluslararası bir proje yarışmasıyla konsepti belirlenecek olan “ Bodrum Doğal Türk Köyü” modeli Bodrum’un markalaşmasına da büyük katkı sağlayacaktır.
Adı üstünde 250-300 yıllık metruk, yıkık evler aslına uygun olarak restore edilerek, turiste hiçbir teknolojinin girmeyeceği alternatif bir tatil sunulacak. Burada ana espri, gelen misafir günlük yaşamda her ne varsa(beslenme, hayvancılık, el sanatları, tarım, üretim, gelenek, kültür…) her şeyi ile 300 yıl önceki yörük-Türkmen yaşamına eşlik edecek. Yani, turisti zaman tünelinde 300 yıl öncesine götürüyorsunuz.
Haydi buyrun! Alın size proje. Detaylarına girmek istemiyorum. Köşemizin sınırlarını aşar. Bu adeta bir tez konusu, hatta dünya çapında ödüllük bir proje olacak.
Tek sorun mülkiyet. Bunun da farkındayım. Bodrum’un değerlerini yok eden rant avcıları, imar yok, yol yok, su yok… diyerek yerli vatandaşlarımızdan bu tür yerleri çok ucuza toplamaktadır. Yukarıda bahsettiğim yasal koruma çıkarsa koruma-kullanma amaçlı ve Belediyenin içinde olacağı master alternatif doğal turizm projesi olmadıkça hiçbir yapılaşmaya veya müdahaleye izin verilmemelidir. Bodrum belediyesi artık elini taşın altına koyup, duruma müdahil olmalıdır.
Peki tapu sahibi vatandaşımızın hakkı nasıl korunacak? Arazisi ya rızası ile değerinde satın alınacak, ya da hissesi oranında yatırıma ortak olacak. Böylece hem arazisini yok paraya satmamış olacak, hem de yatırım ortaklığından kar payı alacak.
Girelbelen sadece bir örnek. Ama aynı zamanda ayağı yere basan uluslararası vizyoner turizm beklentilerini karşılayacak gerçekçi bir öneri. Bodrum’un çarpık yapılaşmaya ve beton yığınlarına değil, böyle doğa dostu, heyecan yaratan orijinal kültürel projelere ihtiyacı var.
Hoşça kalın.