İdare hukukunun ortaya çıkma nedeni, vatandaşın birey olarak gücünün devlet gücü ile eşit olamamasından kaynaklanabilecek güç dengesizliğinin doğurabileceği mağduriyetlerin önüne geçilmesi ve vatandaşın devlet gücünün altında ezilmesinin engellenmesidir. Burada güç dengesizliğine izin verilirse, güçlü olan devlet vatandaşa etmediğini bırakmaz ki, vatandaşın mülkiyet hakkı da, diploması da, doğurduğu çocuğun kendi çocuğu olduğuna dair kayıtlar da kesin olmaz. Hukuk devletinin varlığı da buradan anlaşılır. Devlet kayıtlarının güvenilirliği, kazanılmış hak ve öngörülebilirlik. Gündeme bomba gibi düşen diploma iptali kararı ile hukuk insanları harıl harıl bu kararın, idari hukuk çerçevesindeki geçerliğini anlamaya ve anlatmaya çalışıyor.
Önce anlamaya başlamak için hukuk bakış açısını aydınlatmak için en önemli iki unsur üzerinde değerlendirme yapalım. İdarenin akışında, idari kararlarda paralellik önemlidir. Yani bir kararı veren, o kararı iptal edebilir. Bu kararda ise, diplomayı tescilleyen üniversite işletme fakültesi ama iptal kararı veren, üniversite yönetim kurulu. Burada açıkça idarenin kararlarındaki paralellik ilkesi uygulanmamış, idari yargıda iptal talebinde bulunmak için makul bir gerekçe olarak kullanılmaya müsait hukuki bir argüman.
İkinci unsur ise, üniversitenin diploma iptal kararını vermesi için, o dönemin mevzuatına aykırı şekilde diploma düzenlenmiş olması gerektiği. Burada konu incelendiğinde, diplomanın o dönemin mevzuatına uygun şekilde verildiği, dayanak belgelerden anlaşılıyor. Çünkü diplomanın iptal kararı, Kıbrıs’taki üniversitenin mezun olunan ve diplomayı düzenleyen üniversite ile denkliğinin olmadığı argümanı üzerinden verilmiş. Ancak kronolojik olarak, iki üniversite arasında o dönemin şartlarında denklik var. Kaldı ki, bir de o dönemde mevzuata aykırılık olsaydı, bu konunun kusur sorumlusu idare olacaktı. Yani ortada diploma sahibinin diplomayı elde edebilmek için herhangi bir sahtecilik faaliyeti de olmadığı için, kusur diploma sahibinin üzerinde doğmuyor. Burada kusurun diplomayı düzenleyip, tescilleyip öğrencisine veren üniversitede olduğunu tespit etmek gerekiyor. YÖK da zaten, diplomanın denkliğini kurum olarak onaylamış. YÖK’ün denklik kararı çarşaf çarşaf paylaşılıyor. İdari yargının emsal kararlarında ise, diplomanın tesisinde dönemin mevzuatına aykırı bir durum varsa da, bunun sorumlusu üniversite olacağından, idarenin kusurundan dolayı vatandaşın mağdur edilmemesi gerektiğine dair idari yargı ilkesi üzerinden hareket ediliyor. Kusur vatandaşın olmadığından, bunun olumsuz neticelerini de vatandaşın yaşamaması gerektiği bir ilke olarak uygulanmaktadır. Emsallere göre de, o dönemde mevzuata aykırı şekilde diplomanın düzenlenmiş olduğu gibi bir durum varsa ve bu durum vatandaşın kusurundan kaynaklı değilse, yargı vatandaşın mağdur edilmemesi gerektiği yönünde kararlar veriyor. Bu sadece ülkemiz idari yargısı tarafından değil, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce de benimsenen genel bir hukuki ilke. Bunlar göz önünde bulundurulduğunda, kararın idari hukuk anlamında geçerliliği hangi gerekçeye dayandırılacak, hep beraber izleyip, anlamaya çalışacağız.
Herkes diplomasına, tapusuna, ruhsatına sahip çıksın, diyebileceğimiz günlerdeyiz.