Yıl 1987.
Mevsimlerden yaz.
Ağrı’da zirveye yakın mezrada soluklanıyoruz.
Yaşlı adam Türkçe’yi zor konuşuyor.
Sohbet suya geldiğinde gözlerini öfke bürüyor;
” Bakma dağın beyaz göründüğünde, burada bir damla su yok”.
Dağa çıkarken susuzluğun izlerini görmüştük.
Gençlerin temel görevi, her sabah, güneş doğmadan atlar ile Ağrı’nın eteğine
inerek bidonlara doldurdukları suları mezraya götürmek.
Geri dönüşte, su alınan yeri gördüğümde, yaşlı adamın,
“Nasıl banyo yapıyorsunuz” soruma verdiği,
“Ne banyosu, hepimiz cenabatük” cevabı yankılandı kulaklarımda.
Bir karıştan az bir derinlikteki kahverengi suyun üzerinde her çeşit böcek ve pislik vardı.
….
Ağrı dağı ile Bodrum birbirine zıt coğrafyalar.
Şükürler olsun Bodrum, şimdilik susuz değil.
Başarı, ilçeyi yönetenlerin değil.
Aksine onlara kalsa Bodrum susuzluktan kırılır.
Bodrumlu, kış yağmurları sayesinde su safasını sürüyor.
….
Konumuz,
susuzluk değil.
….
Faturalar ile çarpan elektrik!
….
Elektrik ve suyun ne ilgisi mi var.
Kış aylarında duş almak ve de bulaşık yıkamak için sıcak su gerekli.
Bunun için de şofben fişinin prize takılması.
Maddi durumu iyi olanlar için fişi takmak fazla sorun değil.
Dar gelirli ve de kalabalık aileler için ciddi sorun.
Şofben, suyu ısıttıkça elektrik harcıyor, fatura kabarıyor.
Aile zaten kira, yemek derken bütçeyi borçla da olsa zar zor denk getiriyor.
….
Elektriğe gelen son zamlar sonrası,
Klima ile ısınmak,
Fırında yemek pişirmek,
Şofbeni yakmak,
Televizyon izlemek….lüks oldu.
Neredeyse üç misli zamlanan faturalar nedeniyle klimaların yerini battaniye aldı.
Fırında yemek, tamamen unutuldu.
Televizyon sadece geceleri izlenmeye başlandı.
Şofbenlerin fişi çıkarıldı.
Yani, dar gelirli tasarruf etmek uğruna banyoyu unuttu!
….
Ağrı Dağı ile Bodrum ,
sadece turizmde değil,
banyo yapamayan,
banyo yapamadıkları için de gusül abdesti alamayan insanları ile de benzeşiyor!
….
Sorun,
ne yazık ki, sadece Bodrum değil,
Türkiye’nin her köşesinde aynı.
Elektrik faturaları cep değil,
yürek yakıyor.
Ocakları söndürüyor.
….
Yüzde 130’a varan zamların sebebi;
plansızlık.
İleriyi görememek.
Enerjide tamamen dışa bağımlılık.
Alternatif enerjiler üretememek.
Sözün özü,
iyi yönetememek!
….
Reis,
faturalar nedeniyle halk isyan edince, tüketim limitini aylık 150 kilovatsaatten 210 kilovatsaate çıkardı.
Ne yazık ki, bu artış da sorunu çözmeyecek.
Çünkü, bir karar alındığında fikir almayı unutuyorlar.
Elektrik Mühendisleri Odası’ndan görüş alınsaydı,
4 kişilik bir ailenin asgari yaşam standartları için 230 kWh enerji tüketeceği öğrenilirdi.
Acaba, Reis’mi 20 kWh cimrilik yaptı,
ya da elektrik dağıtım şirketleri mi böyle istedi!
….
Sağı solu,
iktidarı muhalifi,
zengini fakiri… birleştiren.
Zamlara öfke, ortak büyüyen elektrik zamları halkı olduğu gibi,
iktidarı da kötü çarpacak.
Reis’in,
tüketim limitini 150 den 210 kilovatsaate çıkarması,
sokağın sesinin,
Sarayda yankılanmasından.