Ülkemiz son yıllarda uygulanmayan yasaların ülkesi haline geldi. Saymakla bitmez uygulanmayan yasalar, aslen uygulansa; başkaca mevzuat değişimlerine gerek kalmaksızın, hukuk adalette daha yakın bir noktaya çekilebilir.
Bu durumun en önemli örneklerinden birisi İstanbul Sözleşmesidir. İstanbul Sözleşmesi’nin asla gereksiz olduğunu söylememek ve buna inanmamakla birlikte, mevcut kanunlarımız, gerçekten uygulansa, İstanbul Sözleşmesi’ne dahi gerek duyulmayacak şekilde şiddet sarmalını engelleyecek içerikte hukuken güçlü metinlerimiz, hali hazırda mevcut. Ancak uygulanmama sonucu; yetersiz mevzuat izlenimi ile yeni kanunlara ihtiyaç duyulduğu ve sanki yeni kanunlar yapıldığında, sihirli bir değneğin mevcut durumu değiştireceğine dair bir algı var. Ancak bu algı maalesef hatalı, çünkü hukuku adalete yaklaştıran şey hangi kanunların var olduğu değil, var olan yasaların hangi ölçüde ve toplumun tümünü kapsayıcı biçimde, uygulanıp, uygulanmadığıdır.
İkinci bir örnek de; hayvan haklarına ilişkin yasanın mevzuata katılması ile uzun zamandır beklenen değişimin hayvanlarımız üzerinde gerçekleşeceği i̇nanışıdır. Burada da yine mevcut mevzuat uygulansa, hayvan haklarına aykırı hareket edenlere yönelik yaptırımlar uygulanabilir. Ancak çevreye karşı işlenen suçlar ve insanlara karşı işlenen suçlarda dahi, uygulamalar oldukça hafif kaldığından ve her nedense anlaşılamaz biçimde hakimlerimizin çoklukla taktir yetkilerini kullanmaktan kaçınmalarından dolayı, var olan yasalar uygulanmıyor ve caydırıcı olmayan cezalara hükmedilmesi nedeniyle, hayvan haklarının pervasızca görmezden gelinmesi söz konusu olabiliyor. Toplumun bu bam teli konuda, hakimlerin taktir yetkilerini kullanmaları, beklenen ve toplum tarafından istenendir.
Uygulanmayan yasalar ülkesi olarak var olmaya devam ettiğimizin en önemli göstergelerinden birisi de, geçen hafta ortaya çıkan küçük yaşta kız çocuğunun resmi evlilik olmaksızın, i̇mam nikahı ile ‘evlendirilmesine’ ilişkin suçun varlığıdır. Bu konu ile ilgili yapılabilecek bir sürü klasik hukuk yorumunun dışında, yasaların uygulanmadığının en çarpıcı noktası, tarikatlara mensup olduğu söylenen kişilerin çocuklarını okula göndermemelerine rağmen ve devletimizin kanunlarında bunun suç olarak nitelendirilmesi ve denetimler sonrasında okula gitmediği tespit edilen çocukların ailelerinin çeşitli müeyyideler ile karşılaşması gerekirken, henüz anlıyoruz ki okula gitmeyen bir çok çocuğun okula gidip gitmediğinin denetlenmemiş olmasıdır. Tam da bu nedenden ötürü, belki yıllar önce ortaya çıkabilecek bir suçun, yıllarca devamına kanunların uygulanmaması neden olmuştur.
Aynı olayın çerçevesinde; cumhuriyet devrimlerinden biri olarak değerlendirilen tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin yasanın da uygulanmadığını, 2016 yılında yaşanan acı günlere rağmen, bu kanunun uygulanmamasında inat edildiğini anlamış bulunuyoruz.
Ülkemiz mevzuatındaki mevcut kanunlar yeni kanunlara gereksinim duyulmayacak kadar modern dünyayı kapsayacak niteliktedir. Asıl önemli olan bu kanunların, yetkililerce uygulanması ve denetim mekanizmalarının bir hukuk devletine yakışacak şekilde çalıştırılması ve hakimlerin takdir yetkilerini kudretlice kullanabilmeleridir.