
Ülkemiz, son günlerde mafyadan al haberi çerçevesinde bir takım ilginç olaylar yaşıyor. Pembe dizi kıvamında yaşanan olaylar, ülkeler tarihine ibretlik olarak kaydedilecektir. Ancak bu olaylar ülke içerisinde, arkası yarın heyecanında yaşanırken; yurtdışından bakıldığında ortaya çıkan tablo hiç de heyecan verici değil.
Günümüz ekonomik dünyasında; ülkemize dış kaynaklardan gelmesi muhtemel döviz girdisi malum çok önemli. Türk lirasının değerinin döviz karşısında erimiş olmasından dolayı, yabancı yatırımın ve yatırımcının önemi, normal bir ekonomik sistemden, dört katı kadar daha önemli hale gelmiş olduğu, yapılan bilimsel ölçümler arasında. Yabancı yatırımcının gelmesi o kadar önemseniyor ki, ülkemize yatırım yapması için; mevzuatta düzenleme değişikliğine gidilerek; yabancı yatırımcıya Türk vatandaşlığı temin edilmesinin dahi yolu açıldı. Bu durum, yani bir ülkenin vatandaşlığını, yatırım karşılığında yatırımcıya verilmesi, yabancı yatırıma ihtiyaç duyulması noktasında nasıl üst bir seviyeye ulaşılmış olduğunun göstergesidir.
Bu ihtiyaç noktasında, yabancı yatırımcı parasını, malını geleceğini, mafyadan al haberi ülkesine emanet eder mi sorusu sorulmalıdır. Yani bu arkası yarının heyecanı ile çoğu kişi ‘’ bize neler etmişler’’ tadında serzenişlerde bulunurken; bambaşka bir nokta gözden kaçırılıyor, yabancı yatırımcı bu ortamda bir ülkeye neden gelsin ve yatırım yapsın.
Hukukun, tesadüfen işleyegeldiği bir ülkeye, yabancı yatırımcı elbette ki gelmek istemez. Yabancı yatırımcının ilk kriteri hukuk güvenliğidir. Böyle bir ortamda hiç kimse başka bir ülkenin arka bahçesi olarak görülen bir ülkeye hele ki, hukuk değil de karanlık ilişkiler zinciri ile yönetilen bir ülkeye malını emanet etmez. Ancak bu okuma ile olaylara yaklaşıldığında, çok ihtiyaç duyulmasına rağmen kaçırılan döviz ile ülkenin asıl zararının ne olduğu, anlaşılabilir