Eski zamanlardan kalma bir yönetimsel anlayışla; yeni bir vergi salındı. Biliyorsunuz eski zamanlarda; vergi tahakkuku yoktu.
Devlet vergiyi salıveriyordu. Bu noktada, vergi yasaları ile demokratik bir yöntemle belirlenmiş olması gerektiğini düşündüğümüz vergi düzenlemelerine, bir yenisi eklendi. Bizim vergi hukuk sistemimizde; verginin yasallığı ilkesi bir temel düzenleme kuralı olarak yer alır. Bu ilke yasallaşmamış, yasa ile düzenlenmemiş bir verginin, tahakkuk ettirilemeyeceğinin altını çizer. Dolayısı ile bir yasada yer almayan bir vergi çeşidinin vergilendirilemeyeceği bilinir. Ancak; bu düzenleme ile ne vergi yasalarında bulunan ne de kanunla düzenlenmemiş bir vergilendirme çeşidi gündeme geldi. Üzerine üstlük, ‘çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması’ için düzenlendiği öne sürülen verginin, kazanca değil de varlığa dayanması, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kara leke niteliğinde ki ‘Varlık Vergisi’nin hortladığına ilişkin bir algı yarattı. Varlık vergisi de biliyorsunuz, 2. Dünya savaşından kaynaklı ekonomik sıkışıklıktan faydalandığı söylenen, karaborsacıların haksız kazançlarının vergilendirilmesi için düzenlendiği belirtilen varlık vergisi sebebiyle birçok vatandaşın bir günde servetlerini ve tüm malvarlıklarını yitirdiği bilinir. Bununla birlikte gündemimizde olan bu yeni vergi düzenlenmesinin de kazanç üzerinden vergilendirmediği, belki mirasla, belki şans oyunu ile edinilen bir evin taşınmaz vergisi kazancınızdan yüksek olabilir. Çok önemli olan başka bir durum ise; vergi tahakkukunun da yetkili kurum olan vergi dairesi tarafından yapılmaması ve düzenlemenin Emlak Vergisi Kanunu’nda yapılması ancak taşınmaz değer hesaplamasının ise Tapu Müdürlüğünce yapılması ayrı bir sorunsaldır.
Yeni vergi düzenlemesine göre, her yıl vergisel oranlar ve taşınmaz bedelleri yeniden düzenlenecektir. Bu da verginin belirlenmesinde; enflasyonda eriyen taşınmaz bedelleri oranında yeni taşınmazların yeni vergilendirmeye tabi tutulacağı anlamına gelmektedir.
Rakamlarla ilgili bir de küçük bir ironik ayrıntı var ki; tüm düzenlemenin hukukiliğini bertaraf ediyor. 50 tane 4 milyon 900 bin TL bedelli taşınmaza sahip olsanız da; vergi kapsamına girmiyorsunuz. Ancak tek bir 5 milyon TL bedelli taşınmazınız ile kapsama giriyorsunuz.
Yazımı yazdığım gün itibariyle; bazı siyasi partilerin Anayasa Mahkemesine iptal davası için başvuruda bulunduklarını biliyoruz. Ayrıca her Türk vatandaşının da Anayasal Hakları uyarınca; Anayasa Mahkemesi’ne kişisel haklarının korunması için başvuru yapabileceğini hatırlatmak gerekir. Çünkü uzun vadede birçok vatandaşın daha bu vergi kapsamına gireceği belli olduğundan, birçok kişinin mağdur olmaması için Anayasal itiraz haklarının kullanılması gerekecektir.