Hukukçuların gönlünde, tebligatın yeri tüm diğer hukuki kurumlardan apayrı bir yerdedir.
Çünkü hangi yasal işlemi başlatırsanız başlatın, tebligatsız olmaz, işlem başlamaz veya ilerlemez ve konu her ne olursa olsun, asıda kalır. Tebligatın ulaştı, ulaşmadı ayrı bir konu usulüne uygundu, değildi başka bir konudur. Bu durum da, işlem sahibinin saçını başını yolmasına neden olur. Yasal işlemini ilerletemeyen kişinin durumu bu iken, hayatında bir kez dahi kendisine tebligat ulaşmış birisi ise, tebligatın kendisine ulaşması ile bir huzursuzluk ve tüyleri diken diken olma durumu yaşar. Çünkü tebligatın varlığı, herhangi bir yasal bir işlemin başlatıldığının habercisidir. Hayatında bir kez bile yasal işlemle karşılaşmış olan birisi, bu hissi bilir.
Tebligat sadece bizim hukukumuzda değil, diğer tüm uluslararası hukukta da kendisine ciddi misyon yüklenmiş bir kurumdur. Tebligat öyle bir güce sahiptir ki, bir kişiyi gerçekten hakkaniyet anlamında yıpratabilir.
Tebligata ilişkin konular bizim hukukumuzda; Tebligat Kanunu ile düzenlenmiş bir de bu kanuna bağlı bir yönetmelik ile uygulama esasları belirlenmiştir. Bu kanun ve bağlı mevzuat çerçevesinde; birçok kişi tebligatın alametifarikalarından bihaber, hak anlamında mağdur olmuştur. Tebligat Kanunu, kişiye adres bilgilerine ilişkin birçok sorumluluk yükler. Bu sorumlulukların tabiri caizse görmezden gelinmesi ise bahsettiğim mağduriyetlerin doğumuna neden olur.
Biliyorsunuz uzun süredir ikametgâh adresi ve ikinci adreslerimizi nüfus müdürlüklerine bildiriyoruz. Bildirilen ilk adres ki, bu adres yurtdışında bir adres de olabilir, tebligatların yapıldığı, yapılamasa bile tebligatın size ulaştığının, yasal olarak varsayıldığı adrestir. Bu adreste, kısa süreli bulunmadığınızı varsayalım ki kapınıza posta memuru geldi, yoksunuz kapıya haber kâğıdı yapıştırdı. Diyelim o kâğıt da uçtu ya da kayboldu. Tebligatın kendisi de, kayıtlı olduğunuz muhtara bırakıldı. Siz seyahatinizden, tebligattan birhaber döndünüz. Tebligatınız, sizin bilginiz dışında sonuçlarını doğurur ki, bu sonuçlar çok ağır mağduriyetlere de yol açabilir.
Anlatmış olduğum tebligat, bir milyonluk size ait olmayan borcun ödenmesine dair bir icra takibine ait olsun. İtiraz süresinin de seyahatte geçirmiş olduğunuz sürede bitmiş olduğu varsayımında; artık siz bir milyonluk borçlu bir insansınız. Bu yöntemleri, bilinçli araçlarla kullanarak, insanları borçlandıran ve haksız kazanç sağlayan çeteler dahi var. Özellikle dijital bilgilerin kolayca ulaşılabilir olduğunu düşünürsek, bu senaryoların çok sayıda kurbanı olduğunu öngörmek, zor değil.
Dolayısı ile mevzuatımız çerçevesinde tebligatın, çok kritik bir öneme sahip olduğunun bilinciyle yeni nesil e-tebligat gibi olgulara da hâkim olmak gerektiğini ifade etmek doğru olur. Bu noktada şirketler / işletmeler bakımından da tebligatın şirketlerin bağlı oldukları ticaret odalarına bildirmiş oldukları adreslerle bağlılar ve bildirilen adreste bulunmasalar dahi, Tebligat Kanunu’nun 35. Maddesi uyarınca, şirketin bildirdiği adresine tebligat yapılmış sayılır. Bu da bazen bir şirketin çalışanının borcuna ait bit tebligat olsun, bazen vergisel bir işleme ait tebligat olsun, şirketi aslında mevcut olmayan bir borcun altına sokabilir.
Kıssadan hisse tebligata gereken önemi vermek, türlü mağduriyetlerin önüne geçebilir.