Daha önce de defalarca söylemiştim, felaket tellallığı yapmak istemiyorum. Bodrum’u bekleyen susuzluk tehlikesine dikkat çekmek için “zihinsel çimdikleme” yapmak istiyorum. Hani derler ya “iti an, çomağı hazırla.” İşte büyük su sorunu geldi kapıya dayandı.
Günübirlik palyatif, geçici ve sosyo-psikolojik önlemler için geçen hafta bir kapı aralamıştım. Kısa vadede bunlar barajlardaki stok su oranını arttırmayacak ama mevcudu bilinçli kullanmamızı sağlayacak.
Asıl iş bundan sonra başlıyor. Orta ve uzun vadeli alınacak önlemleri olgunlaştırıp, rantabl olanlarını stratejik plan dahilinde hemen başlatmazsak daha karanlık günler bizi bekliyor dersem abartmamış olurum.
05.04.2023 tarihli Belediye Meclis toplantısında Sayın Başkan Aras, arıtma tesislerini iyileştirme ve yenileme çalışmalarında sona geldiğini ve Yarımadada %90 arıtma sorunu kalmayacağını açıkladı. Umarım kalıcı ve yeterli bir çalışma olmuştur. Zaman içinde göreceğiz.
Ancak, uygulanan teknoloji, kapasite ve kapsadığı alanlar açısından yeterli bilgi alamadık. O nedenle henüz rahat bir nefes aldığımız söylenemez. Yani bir başka deyişle, oh be Yarımadanın arıtma sorunu önümüzdeki 30 yıl için kökten çözüldü diyebilmek için henüz çok erken.
Yarımadanın %90 ihtiyacını karşılayacağı söylenen bu tesislerde hangi teknoloji kullanıldı? Mevcut ve öngörülen nüfus projeksiyonuna göre ne gibi önlemler alındı veya alınacak? İstatistikler ve nüfus-su korelasyonu neyi gösteriyor?
Bahsettiğim arıtmanın konumuz olan su bağlantısına gelince; arıtmalardan geri dönüşümle elde edilecek su miktarı nedir? Yarımadanın kullanma ve sulama su ihtiyacının ne kadarını karşılıyor?
Hatta bunlardan önce, bu arıtmalarda membran biyoreaktör sistemi (MBR) kullanılmış mıdır? Kurulum maliyeti yüksek olsa da süre ve verimlilik açısından en ekonomik sistem budur. Bu sistem de diğer ters ozmozlardaki gibi çalışır, ama teknolojik olarak arıtmalarda mutlaka kullanılması gerekir. Biyolojik arıtmadaki atık su 0,2 mikron büyüklüğündeki gözenekleri olan filtreden geçirilerek hiçbir katı madde ve mikroorganizma içermeyen atık su içme suyu niteliğinde geri kazanılır.
Hadi diyelim psikolojik faktörlerden dolayı içme suyundan vazgeçtik. Geri kazanılan bu suyu kullanma ve sulama sistemine dahil edecek yeni bir şebeke organizasyon planımız var mıdır?
Yabana atmayalım, Yarımadada geri dönüşümden kazanılacak bu su, devasa bir barajı dolduracak kapasitede olacak. Sulamayla da bitiremeyiz. Bulgaristan’nın yaptığı gibi Bodrum’un dağlarına pompalarız, 12 ay yeşil bir bitki örtüsüyle Bodrum’a bir başka çevresel zenginlik katarız. Var mıdır böyle bir çalışma? Doğrusu merak ediyorum.
Peki bunu niye anlattım? Şunun için; park, bahçe, sulama vs. tüketimleri bu geri dönüşüm suyundan karşılarsak konutlara bastığımız içme suyundan en az %30 tasarruf etmiş oluruz. Dolayısıyla geri dönüşüm suyu için park ve bahçelere ilave şebeke kurma projeniz var mıdır?
Gelelim diğer köklü çözüm önerisine, geçenlerde hepimizin bildiği büyük bir otelin genel müdürüyle görüşürken su ihtiyacını nasıl karşıladıklarını sordum. Adamlar, işi ilk başta çözmüşler. Tüm bahçe sulama ve kullanma su ihtiyaçlarını denizden ters ozmoz sistemiyle karşılıyorlarmış. Maliyetini sordum; dört sene önceki hesapla 3 milyon Lira. Demek ki bugün otel kapasitesine göre bu maliyet bugünkü koşullarda 1 ila 10 milyon lira arasında değişebilir.
Kimse kusura bakmasın, turizmciler tesislerine, otellerine önümüzdeki 3 yıl içinde kilit vurmak istemiyorlarsa bunu yapmak zorunda kalacaklar. “İstemezükçülük” yerine bunun koşullarını, projelerini ve yüklenici firmaları şimdiden konuşmak gerekir. Turizm Bakanlığı’nın da içinde olduğu bir organizasyonla devlet bankalarından düşük faizle uzun vadeli kaynak araştırılmasına gidilerek tez acele bu proje hayata geçirilmezse bedeli çok ağır olacak. Hem Bodrum, hem de Türk turizmi çok şey kaybedecek. Çünkü su yoksa hayat da yok, para da yok, turist de yok, vesselam. Benden söylemesi, paşa gönlünüz bilir.
Tekrar ediyorum; Turizm Bakanlığı’nın teşvik ve destekleriyle deniz kıyısındaki tüm oteller maksimum 5 yıl içinde etap etap denizden reverz ozmoz sistemine geçmelidir. Bu projeyi orta vadeli önlem olarak düşünmeliyiz.
Uzun vadeli bir önlemi de hatırlatmak isterim. Yağmur sularının geri kazanımı üzerinde çalışmalar henüz başlamadıysa bunda da geç kaldık demektir. Hatta bu proje, Marmaris’te olduğu gibi Bodrum Belediyesi’ne ait mutlaka yapılması gereken gölet- barajla entegre edilirse daha verimli olur. Bir merkezde toplanması gereken yağmur sularının depolanması sorunu da böylece ortadan kalkmış olur.
Haydi hayırlısı diyelim. Bizden söylemesi. Öyle yan çizmek, çamura yatmak yok. Madem göreve talip oldunuz, halk da sizi seçti, o halde mazeret yok. Eleştiri ve öneriler bizden, uygulama sizden.
Son sözüm; gerekçesi ne olursa olsun Bodrum’u susuz bırakamazsınız ARKADAŞ!
Hoşça kalın, susuz kalmasın.