Not: Depremden önce yazılmıştır… Yüzyılın en büyük depremi hepimizi derinden üzdü. Geçmiş olsun Türkiyem. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum.
Ticari, sınai, siyasi ve idari örgütlenmeler, hatta devletler öngördükleri menzile ulaşabilmek için ellerindeki veriler ve hedef kitlenin beklentileri doğrultusunda 5,10,20,30,50 hatta 100… yıllık dilimler halinde kendilerine hedef çizerler. Bütçe, planlama ve istihdam çalışmalarını öngördükleri bu hedeflere göre dizayn ederler.
Bu şekilde bağlayıcı misyon ve “kızılelması” olmayan örgütlerin ve devletlerin kalıcı-izli eser bırakmaları ve uzun soluklu olmaları mümkün değildir. Hatta eyyamcılığı yaşam tarzı haline getirdikleri için bunlar, züccaciye dükkanına giren fil misali geriye enkazdan başka bir şey bırakmazlar.
Gelelim Bodrum’a. Yarımada olarak bu sürecin neresindeyiz? Kimse yoğurdum ekşi demiyor, herkes kendi aklını beğeniyor. Bu hastalıklı tavır, hasbi duruşları ve gönüllülük duygularını yok ediyor… Örnekleri çoğaltmak mümkün ama bizim toplumsal motivasyonumuzu kaybetmemek adına bardağın dolu tarafını görmek gibi bir misyonumuz olmalı değil mi?
Hani eskiler derler ya; her karanlık gece nurlu bir sabaha gebedir. Kara gün kararıp kalmaz. Bir başka deyişle çaresiz değiliz. Zararın neresinden dönülse kârdır.
O halde mottomuz, misyonumuz, geleceğimizi aydınlatacak vizyonumuz nedir? Geleceğimizi kurtarmak ve güzelleştirmek adına bizlere ve STK’lara ve düşen görevler nelerdir?
İyi niyetli bu soruların doğru cevabı, ancak hoşgörü, elbirliği ve yönetişim anlayışıyla bulunabilir. Aksi takdirde dönme dolap gibi hatalara devam ederiz. Unutmayalım ki, her yanlış icraat ve yatırım Yarımada’ya saplanmış yeni bir hançer olacaktır. Sonuçta, gelecek nesillere yağmalanmış, geleceği baltalanmış, ihanete uğramış bir Bodrum bırakmak istemiyorsak bir yerlerden başlayıp sivil insiyatifi harekete geçirmek ve çözüm ortağı olmak zorundayız.
Ancak bir handikapımız, kanıksanmış, hatta içselleştirilmiş bir zaafımız var. Her nedense buna pek itiraz da gelmez. Nedir o?
Yerel yönetimler nedense kendilerini sadece kendi seçmen kitlesini mutlu-mesut etmekle vazifeli sanırlar ve onların kulağına hoş gelecek söylem ve eylemlerle koltuklarını koruyacaklarını düşünürler. Tüm refleksleri bu kurgu üzerine geliştirirler. Özellikle karar aşamalarında kendilerine siyaseten muhalif olan kişi ve STK’ ların öneri ve beklentilerini pek kaale almazlar. Halbuki seçilmişler, mazbatalarını kent nüfusunun tamamını temsilen alırlar. Bu görev bilinciyle kentin tüm birikimlerinden yararlanmak zorundadırlar.
Bu yanlış konumlanmayı düzeltecek tek güç vardır; o da sivil toplum insiyatifidir. Yaşamı zorlaştıran, geleceğimize pranga vuran ortak sorunlarımız bizi ortak paydada buluşmamızı sağlayacak yeterli bir nedendir.
Dolayısıyla ortak çıkarlar ve geleceğe dair ortak rüyalar etrafında buluşmak için güçlü, ciddi, donanımlı kapsayıcı ve kucaklayıcı çatı bir sivil toplum örgütlenmesi Bodrum için artık kaçınılmaz olmuştur.
Ne yazık ki, siyasi örgütlerin arka bahçesi olmuş, şartların ve ilişkilerin zorlamasıyla ana hedeflerinin dışına çıkmış, herhangi bir projede çözüm ortağı olamamış, dolayısıyla yanlış meşgalelerle enerjisini yitirmiş ve misyonundan uzaklaşmış STK tecrübelerinin Bodrum ‘un sivil toplum bilincini zedelemiş olması yeniden yapılanmaların önünde en büyük engeldir.
Bu engeli aşmak zor olsa da mümkündür. Doğru zamanda, doğru kişilerle doğru yerde, doğru projeler ve doğru organizasyonlarla Bodrum’un geleceğine sil baştan yön vermek, ilgililere proje ve motivasyon desteği vermek fevkalade mümkün. Bunun için biraz yürek, biraz cesaret ve hepsinden önemlisi inanç ve irade yeter de artar bile.
Yeter ki hayallerimiz olsun. Yeter ki Bodrum aşkını ve Bodrumluluk bilincini yitirmeyelim. Niyet edin, karar verin hedefe kilitlenin, arkası gelir.
İnanıyorum ki, Bodrum örnek bir sivil toplum buluşmasıyla, bilinçli ve örgütlü bir atölye çalışmasıyla tüm sorunların üstesinden gelecektir. Bu güzel ve hasbi yapılanmaların ortak hedefi, BODRUM’u 2050 vizyonuna hazırlamak olmalıdır. Zira hedefimiz ve hayalimiz ne kadar büyük olursa başaracağımız işler de o kadar büyük olur.
Peki, bu gereklilik ve gerçeklerin bizi götüreceği güvenli liman neresidir? Yaşam tarzına, siyasi ve dini tercihlerine bakmaksızın Bodrum’a değer katmak isteyen herkesi, Yarımada’nın tüm katmanlarını bir şemsiye altında buluşturacak en güzel adres “ Bodrum Ortak Akıl Platformu” dur.
Ne demiştik? Artık Bodrum konuşmalı. Hem de öyle konuşmalı ki yer yerinden oynamalı, tabular yıkılmalı. Artık mangal yürekli yiğitlerin projeleriyle ve önerileriyle bugünü ve geleceği aydınlatma zamanı çoktan geldi.
Daha önümüzü göremiyoruz, 2050 vizyonu nereden çıktı demeyin. Hele bir başlayalım, gerisi gelir.
Tekrar ediyorum, Bodrum için sakın mucize beklemeyin. Çünkü “mucize; enerjinizi korkularınıza değil, rüyalarınıza verdiğiniz zaman başlar.” Richard Wilkins
Hoşça kalın, enerji kaynağımız umudumuz olsun.