Yunanistan’ın, Bodrum’a 24 km mesafedeki İstanköy adasına dikilen sözde soykırım anıtına karşı henüz herhangi bir STK ve resmi tepki gelmedi derken Ankara’dan “Tripoliçe katliamı” ile ilgili güzel bir çalışma haberi geldi. Tam da konu ile ilgili yazımda göreve davet ettiğim kurumlardan. Tabii ki bu hoş bir tevafuk oldu.
Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği koordinatörlüğünde, Türk Tarih Kurumu (TTK) ev sahipliğinde Ankara Üniversitesi destekleriyle geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen panelde “TRİPOLİÇE KATLİAMI” konusunda uzman akademisyenlerce tüm belgeleriyle ve fotoğraflarla anlatıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği Genel Başkanı İrfan Tatlıoğlu panelde yaptığı konuşmada başta Tripoliçe katliamı olmak üzere Yunan mezalimini belgeleriyle birlikte uluslararası mahkemeye taşıyacaklarını belirtti.
Oturum Başkanı Prof Dr. Temuçin Faik Ertem ise, özellikle “TRİPOLİÇE KATLİAMI”nın tam bir suçüstü durumu olduğunu, uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı bir soykırım gerçekleştiğini, bu soykırımın hem Yunan, hem de Avrupa kaynaklarında sabit olduğunu söyledi.
Prof. Ali Fuat Örenç; Rum din adamlarının “Türklere ölüm, Hristiyanlara huzur” sloganıyla başlattığı, Rusya ve Avrupa tarafından desteklenen bu katliam hareketi, hem terör hem de soykırımdır, dedi.
Sözlerine, bu katliamda insanlığın en yüz kızartıcı suçları işlendi. Yunanlılar, isyan sonrası Türk çocuklarını ve kadınlarını esir pazarlarında sattıkları yetmezmiş gibi, onlar üzerinde ( utanarak yazmak zorundayım ki bu gerçekleri bugünün Türk gençleri bilsin. A.K.) erotik ilişkiler ve cinsel fantaziler geliştirdiler ve bunun kitabını yazdılar, diye devam etti.
TRİPOLİÇE KATLİAMI SONUÇ BİLDİRİSİ’nden bazı bölümler aktararak bu konuyu şimdilik kaydıyla kapatmak istiyorum.
“Tarih, bir yaşanmışlık ve olmuş-bitmişliğin ötesinde bir milletin geleceği için en önemli şuur ölçüsü ve belirleyicisidir. Tarihin yaşanmışlık kadar, geleceği de yansıtan ayna olduğu gerçeği sürekli tecrübe etmek zorunda kaldığımız en büyük hakikattir.
… Osmanlı Devletinden ihanet ve vefasızlık dolu bir isyan ile ayrılan Yunanistan’ın bugün sürdürdüğü hasmane (ve kışkırtıcı) davranışın izleri yakın tarihte gizlidir.
…Fransa, İngiltere ve Rusya eliyle beslenen isyan ve ihanet ateşi ile Rumların bu esnada pek çok bölgede Türk katliamı yaptığı, tarihin reddedemeyeceği büyük bir gerçekliktir.
…Bu katliamlardan en önemlisi şüphesiz Tripoliçe katliamıdır. 1821’de Rum çeteler eliyle gerçekleştirilen bu katliam insanlık tarihinin zelil bir lekesidir.
… Kabirlere kadar uzanan bu katliam, bir vahşetin ötesinde sistematik bir SOYKIRIMDIR.
…Tripoliçe katliamı konusunda Yunanistan’ın kirli soykırımlarının uluslararası kamuoyuna ifşa ve izahı konusunda bir çalışma başlatmış bulunuyoruz ve bunların uluslararası bir hukuk metnine dönüştürülmesi temel amacımızdır.
… 12 Aralık 2022 tarihinde 450 STK’nın fiili desteği ile gerçekleşen bu toplantıda Tripoliçe katliamını tüm boyutlarıyla bu panelde masaya yatırdık. Sivil toplum, Devlet ve akademisyenlerin bir araya geldiği bu tarihi toplantının en temel sonucu şudur:
… Tripoliçe katliamı, sistematik olarak yapılan bir soykırım özelliği taşımaktadır. Soykırım kavramının ontolojik ve hukuki gövdesine tam olarak oturmaktadır.
… Bu soykırımda sadece Türkler değil, Yahudi ve Müslüman Arnavutlar da hedef alınmıştır.
… Dün ve bugün sadece ihanet ve vefasızlık üzerine kendini inşa eden Yunanistan’ın kirli süreçleri ve ilişkileri ile mücadele etmeye devam edeceğiz.
… Ancak bilinmelidir ki ihanet ve vefasızlık üzerine kurulan bir gelecek her zaman yok olmaya mahkumdur.”
Köşe yazılarımda Yunan’ın Mora ve Adalar katliamlarını belgeleriyle gündeme taşımamdan bir ay sonra bu panelin yapılması beni ziyadesiyle umutlandırdı. Bu arada panelle ilgili bilgileri gönderen Yörük Türkmen Birliği Genel Sekreteri Cemal Akkuş Bey’e de teşekkürlerimi arz ediyorum.
Ancak üzücü olan şu ki; millet ve devlet olarak geleceğimizi güvence altına almak ve atalarımızın emaneti olan bu vatan toprağında ilelebet huzur ve barış içinde yaşayabilmek için gençlerimize dostumuzu, düşmanımızı, tarihimizi, ihanetleri, geçmişte canımıza ve ırzımıza kastedenleri öğreteceğimize ve dolayısıyla onların genç dimağlarında milli tarih ve milli kültür bilinci oluşturacağımıza, atalarımızı katleden, çoluk çocuk demeden masum insanlarımızın namusunu kirleten Rum-Yunan çetelerin atalarının isimlerini BODRUM sokaklarında, caddelerinde ve mekanlarında yaşatma yarışıyla meşgulüz. Bu ihanet değilse, gaflettir.
Ne garip bir stockholm sendromu değil mi?
Sahi biz nerede yaşıyoruz?
Sahi biz Türk müyüz, Rum muyuz?
Sahi bize ne oldu?
Anlayana bu kadar yeter. Vesselam.